O en güzel Arap mı desem, ultra modern oryantal mi desem bilemediğim çok farklı bir havası var Dubai’ nin. Beklentimin tersine de beni epey şaşırtan yerlerden biri. Yurtdışı gezilerindeki anlayışım genelde yereli öğrenme, kültürü özümseme olduğu için Dubai, yükseklikte rekortmen gökdelenleri ve yapay görünümüyle “bir zaman giderim ama ne zaman” dediğim bir şehirdi. Ta ki çok sevdiğimiz arkadaşlarımız Duygu ve Oktay oraya taşınana kadar. Onlar yaklaşık bir yıl önce Dubai’ ye yerleşince “onları görmeye bahanemiz olsun, e hadi Dubai’ yi de şimdi görelim bakalım” dedik ve geçtiğimiz aralıkta bir çıkarma yaptık Birleşik Arap Emirliklerine.
Günümüz ölmesin diyerek uykumuzu feda edip gece 11 uçağıyla Fly Dubai havayollarını tercih ettik. (Fly Dubai bir Emirates Havayolları kuruluşu) Dubai’ ye vardığımızda yerel saat 6′ yı geçiyordu. Otelde kalmayı planlamış olsak da arkadaşlarımızın şiddetle karşı çıkması sonucu onlarda kalmaya karar verip saat sabahın 7sinde kapılarına dayandık.
Bizimkilerle keyifli bir kahvaltı sonrası dur durak bilmez turlarımız start aldı. Turla gitmedik ama orada yaşayan biri olunca programımızı tecrübeleriyle Duygu oluşturdu, ben bu sefer epey rahattım yani 🙂 Ver elini Dubai Mall! Ee burada yapılacak en güzel şeylerden biri bol bol alışveriş merkezi gezintisi. Alışveriş ve dekorasyon detaylarını verdiğim yazı yarın yayında olacak.
(buraya tık)
Dünyanın en büyük AVM’ si ünvanına başka türlü sahip olamazdı herhalde. Sabah 10:30-11 arası başlayan gezintimiz akşam 11:30’a kadar devam etti, tabii ki tüm mağazalara girmedik, hatta ilgi alanım dekorasyon olduğundan, giysi adına her şeyin normalden daha pahalı olduğunu da bildiğimden sadece çok çok değişik gördüğümüz birkaçını gezdik, buna rağmen günün sonunda hala hiç girmediğimiz koridorlar! vardı. Büyüklüğünü siz düşünün artık, bir kez geçtiğiniz bir yerden bir daha geçemiyorsunuz, bir şey beğendiyseniz o an alacaksınız, dönmek gibi bir durum çok zor, yarım gün gider 🙂 Bunu Magnolia Bakery’ nin enfes cupcake’lerinden tadamadan dönmüş olmamızdan anlayabilirsiniz.
Bir yerde suya atlıyormuş gibi duran adamları gördüğünüzde bilin ki Dubai Mall’ dasınız.
Baccarat, Laura Ashley, Villeroy & Boch, Lalique, Step (bizim bildiğimiz Step), Versace Home, Pottery Barn, Christofle, Bloomingdale’ s gibi dünyaca ünlü firmaların belki de en büyük şubeleri bu avm’ de.
Öğle yemeği için su ve ışık gösterisinin yapıldığı Fountain manzaralı bir cafe olan Social House’ ı seçtik. Bildik bir yer olsun derseniz Carluccio’ s, Shake Shack, Rainforest Cafe, TGI. Friday’ s gibi seçenekler de mevcut fast foodlar dışında. Social House’ ın yemekleri çok başarılı özellikle de dikdörtgen şeklinde gelen incecik hamurlu pizzaları takdire şayan.
Yine epey bir gezdikten sonra beş çayı için TWG Tea House’ a uğruyoruz. Logosunun sarı rengi ve harfleri yanıltmasın, Twinings değil. 1837′ de kurulmuş bu firmanın inanılmaz sayıda çay çeşidi var ve hepsi birbirinden hoş aromalı. Hangi çayı içeceğinize karar veremezseniz orada bir görevli hiç yorulmadan yerinmeden hepsini tek tek anlatıyor, benim tercihim hafif aromalı white tea olmuştu, yine tavsiye ediyorum.
Fountain’ ın hemen komşusu olan 830 m yüksekliğindeki Burj Khalifa. En tepe katına çıkmadık biz ama kuşbakışı manzara görülmeye değer bilginiz olsun.
Çay molamızdan sonra saat 6′ daki Fountain Show’ u kaçırmamak için havuz başına iniyoruz. Her gün saat 6’daki ışıklı su gösterisinin müziğini Dubaili’ ler çok sevdikleri şeyhleri Muhammed bin Raşid El Maktum için bestelemişler. Saat 6′ dan sonra yarım saatte bir farklı su ve ışık oyunları dünyaca ünlü farklı şarkılarla yapılıyor. Size videolarını çekmiştim. İzleyin bakalım beğenecek misiniz?
Dubai Mall Fountain 1
Dubai Mall Fountain 2
Dubai Mall’ de artık halimiz kalmayana kadar dolaştıktan sonra bu kez akşam yemeği için yine Fountain manzaralı bir Lübnan restaurantı olan Burj al Hamam’ a gittik. Bu Lübnan mutfağına hakikaten bayılıyorum. Çoğu yemek bizim kültürümüzle eş veya çok benzer olduğu için de damak tadımıza hitap ediyor ama öyle çeşitli baharatlarla yemeği zenginleştiriyorlar ki muazzam bir tat çıkıyor ortaya. Bir de benim gibi Türkiye sınırlarında ağzına humus koymayan biriyseniz bunu bir de Dubai, Lübnan ve Mısır mutfaklarında deneyin eminim aradaki fark humus fanatiği olmanıza sebep olacak. Burj al Hamam da Dubai Mall’ un başarılı restaurantlarından biri. Yoğun geçen bir günün ardından sıkı bir dinlenme için artık eve geçiyoruz.
İkinci günümüzü çölde safariye ayırıyoruz. Yine Duygu’ların önceden bildiği bir firmaya bağlı çalışan Tarık adlı şoför bizi gelip evden alıyor turumuz için. 4 kişilik jeeplerle gerçekleşen safari turunun ilk durağı atvlerden biraz daha iri, açık araçlarla arazide kendiniz sürüş keyfini yaşıyorsunuz.
Eşim arazi derdinde ben poz derdinde 😉
Vertigosu olanlara pek önerilmiyor çünkü bu gördüğünüz kum tepelerinden jeepler ters, düz, yan her türlü kayarak inip çıkıyorlar. Ama zevki muhteşem.
Daha yüksekçe bir tepeye çıkıp güneşi batırdıktan sonra isteyenler bir süre snowboard tahtalarıyla sandboard yani kum kayağı yapabiliyorlar. Akşam çıkan çöl ayazında ben uğraşmak istemedim ama eşimden tam not aldı, sandboard. Snowboard yapıyorsanız bunu da öneririm, incecik ve yumuşacık kumda kardan çok daha farklı bir zevk vereceği muhakkak. Bu aktivitenin devamında çölde yine biraz yol aldıktan sonra bedevi çadırına geliyoruz. Bedevi dediğime bakmayın, her şey turistik. Çöl stilinde ve içeriğinde açık büfe yemekler, dansöz ve tanoura dans (ışıklı etekler giyip dönerken elindeki desenli teflerle gösteri yapan erkekler) şovu vardı programda. Bu tanoura dansı aynı zamanda bir
Mısır geleneği. Şovlardan sonra isteyen kahvesinin yanında nargile tüttürürken isteyen hint kınası yaptırabiliyor.
Safari dönüşünde arkadaşlarımızla Jumeirah (JBR)’ da buluşuyoruz. Burayı Bağdat Caddesi gibi düşünebilirsiniz. Az ileride kumsal hemen önünde ince uzun tek yön bir yol ve yanıbaşına sıralanmış sayısız restaurantlar, cafeler ve mağazalar. Şekil itibariyle benzese de içerik aklınızı uçurabilir, dikkat! Bir cafeye oturun ve sadece yarım saat gelen geçen arabaları izleyin, hayatınızda bu kadarını bir arada göremeyeceğiniz sayıda ve çeşitte arabalar cirit atıyor. Markasını duymadığınız modellerden tutun da üstü açık Range Rover’ lara kadar her şey mevcut. Zaten buraya herkesin geliş amacı belli: bakmak ve bakılmak. Yürüyüş yapanlar yine dünya markalarının son moda ürünleriyle salınıyor.
Herkes tam şıklık yarışında. Arap erkeklerinde görmeye alıştığımız beyaz elbiseler son derece temiz ve bakımlı. Hatta Arap ülkelerinde görmeye alışık olduğumuz “kirli” yaşam tarzı Dubai’ nin yanından geçmiyor. Her yer nasıl bir temizlik ve mis kokular içinde inanamazsınız.
Üçüncü günümüz cumartesi ve onların tam gün tatili olduğundan hep beraberiz. Arkadaşlarımızın evinin çok yakınındaki avm olan Dubai Marina Mall’ e Shakespeare&Co. cafeye kahvaltıya gidiyoruz. Bu daha küçük bir avm ama bu cafe dünyalar tatlısı (Dubai Mall’ de de bir şubesi var.) Her ne kadar adı Shakespeare olsa da içerinin genel dekorasyon tarzı, çizimleri ve muhteşem tatlıları Marie Antoinette Fransa’ sını anımsatıyor. Bu cafenin detayları
yarınki dekorasyon yazısında. İster tatlı için ister kahvaltı veya öğle yemeği için güzel bir tercih. Oraya gitmişken kendinize hatıra, eşe dosta hediye olabilecek şık ambalajındaki ikramlık çikolatalarından almayı unutmayın.
Buradan çıkıp Abu Dhabi’ ye doğru yol alıyoruz. Aramızda binemeyecekler olduğu için aklım kalsa da Ferrari World’ ü es geçiyoruz. Arabalara ve özellikle de Ferrari’ ye merakınız varsa mutlaka görülmeli burası.
50-60 dakikalık bir yolculuktan sonra Abu Dhabi’ nin daha girişinden itibaren bol yeşil alanlar dikkati çekiyor çöl ortasında olmanıza karşın. Bunun sebebiyse buranın şeyhinin yeşili çok sevmesi ve bakımı ne kadar zor olursa olsun her türlü bitkiyi sınırları içinde görmek istemesi. Bizim istikametimiz Sheikh Zayed camii. Kesin bir dille söylüyorum ki ben bu kadar etkileyici ve ihtişamlı bir cami görmedim. Daha uzaktan belirdiğinde kendine çekiyor sizi, bembeyaz yapının öyle bir özelliği var. 82 minareli dünyanın en büyük 3. camisi bazı rekorları elinde tutuyor. Dünyanın en büyük halısı İran’ da 1200 kadın tarafından 2 yılda dokunmuş ve ağırlığı 45 ton. Dünyanın en büyük kristal avizesi de yine burada. Bu da Almanya’ da özel yaptırılmış, uzunluğu 10 metre ve çapı 10 metre. Cami 545 milyon dolara mal olmuş.
Burada gördüğünüz tüm dış mekanlar süt beyazında. O geniş avluya girip kaymak gibi İtalyan mermerinde yürüdüğünüz an tüyleriniz ürperiyor. Sonsuz beyaz sonsuz bir huzur uyandırıyor. Bu beyaz mermerler o kadar temiz ki (onca kalabalığa rağmen bir saç teli mi göremezsiniz yerlerde) çekinmeden iğrenmeden yastığı koyar yatar uyursunuz.
Bu arada avluya girecekseniz siyah kadın elbisesi olan abayaları giymek zorundasınız. Hepsi temizlemeciden gelmiş tek kullanımlık poşetleri içinde mis gibi, içiniz rahat olsun. Caminin içi de kesinlikle gezilmeli. Kullanılan avizeler, halılar muhteşem. Ayrıca adını aldığı Sheikh Zayed’ in mozolesi de bahçede yer almaktadır.
Büyülenerek buradan ayrılıyoruz çünkü daha programımız epey yoğun. Dubai’ ye gelip de meşhur Palm görülmeden dönülür mü? Akşamüstüne doğru buraya vardığımızdan güneşin batışını izleyebileceğimiz en güzel yerlerden biri olan One & Only Hotel’ e geçiyoruz bir şeyler içmek için. Buradan tüm Dubai karşınızda işte. Bu molayı almanızı şiddetle öneririm. Biz havuz, kaydırak aktivitelerine zaman ayıramadık bu programda ama ünlü Atlantis görülmeye değer, hele ki çocuklarınızla gidiyorsanız onların da eğlenmeye hakkı var 😉
One&Only’ den Dubai görünümü
Birleşik Arap Emirlikleri ile ilgili birkaç bilgi vereyim. Burası şeriatla yönetildiğinden çok katı kurallar var belli limitler çerçevesinde. Örneğin, çok güvenli bir ülke burası. Masanın üstünde çantanızı bırakın 2 saat sonra gelin aynı yerde bulursunuz. Kimse elini süremez veya çok cesur olması gerek 🙂 Bu açıdan iyi. Diğer bir örnek ise alkol kısıtlaması. Aklınıza gelebilecek her tür içki mevcut, yasak da yok ancak promil alt limiti diye bir şey 0,01 promil çıksın hapistesiniz, affı yok. Can güvenliği için bu da iyi bir uygulama ve şöyle bir durum da var. Zaten petrol ülkesi olduğundan benzin bizdekinin beşte bir fiyatı. Turist olarak istediğiniz yere gidin taksiyle, düşük ücretler ödersiniz.
Bu resim BAE’ nin 7 şeyhini temsil ediyor.
Eve dönüp kendimize biraz çeki düzen verip akşam yemeğine hazırlanmadan önce Duygu bizi yol üstünde bir otelin önünde durduruyor aniden, “bu oteli görmeniz lazım” diye. Otel Zabeel Saray. Tam bir Arap görkemi ancak içeri girdiğinizde tanıdık tarzlar ve semboller de göreceksiniz, Osmanlı alemleri gibi. Asıl inşaa eden otel grubu Türk ancak yapım sırasında yaşanan bazı durumlardan dolayı emirlik otele el koymuş ve bir Dubai firmasına vermiş. Bu otelin dekorasyon detayları da yarın 😉
(yazı için buraya tık)
Yine içimiz açılmış bir halde eve dönüp bir kendimize gelip akşam yemeği için Madinat’ a gidiyoruz. Bu bölge geleneksel bir Arap şehri havası verilerek yaratılmış. İçindeki onlarca mağaza, restaurant ve 2 oteliyle Dubai’ nin cazibe merkezlerinden. Orta yerinden de yapay bir ırmak akıyor ki otel müşterileri buradaki sandallarla odalarına ulaştırılıyor. Medinat ünlü yelken otel Burj Al Arab’ a komşu. Arkadaşlarımız artık eskidiğinden bunca gördüğümüz yerden sonra oranın hayal kırıklığı olacağından pek tavsiye etmediler, biz de uzaktan fotoğraflamayı yeterli gördük.
Yemek için adresimiz tam da bu ırmağın yanındaki the Meat Company. Fevkalade lezzette etler yemek istiyorsanız adresiniz burası olmalı, iki kişilik bir akşam yemeği yapacağınız et ve içecek seçimine göre 200-500 TL arası değişebiliyor. Bu arada Dubai parası olan AED 800 gibi bir hesap geldiyse bu 400 TL’ye denk geliyor. Damaklarımızı bayram ettiren bir yemekten sonra mağazaları geziyoruz, yılbaşı öncesi gittiğimiz için her yerde olduğu gibi burada da yeni yıl süslemeleri bol renkleriyle içinizi açıyor. Bunun da detayları yarına…
(buraya tık)
Yoğun bir haftasonu programından sonra eve kendimizi atıyoruz. Ertesi gün son günümüz 🙁 Tekrar eve dönmeyeceğimizden tüm valizler arabaya ve biz son alışveriş turu için, içindeki kayak pistiyle ünlü Emirates Mall’ e gidiyoruz. Dubai Mall’ e göre daha küçük ve eski ancak güzel alışveriş durakları var. Çeyizim için tam tonlarında arayıp da bulamadığım peçetelikleri bile burada bulduk hatta.
Yılbaşı süsleri çok çok uygun fiyatlı, devasa süsleri taşımaya üşenmezseniz iyi bir alternatif. Alışveriş turu detayları yarına yine 🙂
(detaylar için buraya bir tık)
Gün bitiminde ayrılıyoruz ve dönüş… Bize Dubai rüyasında enfes günler yaşatıp, her adımımızı planlayıp, bir de sonsuz neşeyle, zevkle eşlik ettikleri için Duygu ve Oktay’ a, mecburen biz nereye gitsek anneciğini hiç üzmeden takip eden Ardacığa da bir kez daha teşekkür ederiz 🙂
1 Yorum Var
ben hayatımın günlüğü için bu kadar döktüremedim inşallah bu methiyelerin altında kalmayız :)(
Bol şans hepimize 🙂