Herkese mutlu bir gün diliyorum, bolca güzel haberli, verimli ve çok neşeli geçsin… Dekorasyon stillerinden kolonyal tarzdan bahsetmek istiyorum bugün. Esasen kolonyal ve İngiliz kolonyal olarak iki kola ayrılıyor. Kolonyal denilince 1700′ lerde yoğunlaşan Amerikan koloni dönemini yansıtır. Çokça ağaç ve ahşap kullanımına dayalıdır. Sömürge döneminin Avrupa’ dan gelen tüm zenginliğini içerir.
İngiliz kolonyal tarzda ise yine yoğun ahşap ve oyma kullanımı olsa da genel havada bir hafiflik ve açık renkler, tiril tiril kumaşlar hakimdir. Gidilen tropik topraklara gönderme yapma amacıyla yer yer tropik detaylara rastlanır. Tropik detaydan kastım palmiye yaprakları, muz ağacı yaprakları gibi.
Bu kadar koyu renk ahşapların etkisini yumuşatmak için olacak ki kumaşlar hep beyaz ve krem tonlarında kullanılıyor ve canlı renklere pek rastlanmıyor.
Bir de daha sıcak iklimlerde görülen ve serinletici, hafif etkisinden dolayı tercih edilen hasır ve bambuları da görebiliriz. Hasır bu tarzda halı ve kilim olarak da sıklıkla tercih ediliyor.
Bana kolonyal akımın en çok nesini seviyorsun dersen, genelde evde çiçeksiz yeşil bitki sevmiyor oluşuma rağmen dev yapraklarıyla ortamı aydınlatan o palmiye ve muz yapraklarını diyebilirim. Zira ahşapların koyu tonu yer yer iç karartan boyuta geçebilir.
Devrim sonrası zamanın adeta durduğu Küba’da da sokaklarda yürürken evlerin içine şöyle bir göz gezdirirseniz Amerika etkisiyle oralara da sıçramış koloni akımını yoğunlukla görebilirsiniz. ( biliyorum, çoktandır gezi yazısı yazmadım, yazamadım çok uzun zaman aldığından ama umutluyum, devamı gelecek 🙂 hele ki size Küba’ yı yazmak için ölüp bitiyorum)
Yüksek tavanlarda pervaneler da bu evlerin olmazsa olmazlarından.
Ve işte koloni dönemi sandalyeleri! Sırtı ince çubuklu, zarif ayaklı sandalyeleri gördüğünüz an aklınızda “kolonyalllll” şimşekleri çıkmalı çünkü dönemin en karakteristik mobilyalarından olur kendisi.
Sadece bir dekorasyon akımı olarak değil de yaşam biçimi olarak koloni dönemine ait hissediyorsanız kendinizi, banyonuzda yatak odası şifonyerine benzeyen bir lavabo ve dolabı kullanmanız hiç de anormal sayılmaz. Tabii her şey uyum içinde olmalı; antik karolar, farbelalı perdeler, zarif armatürler…
Çalışma odalarında ve kütüphanelerde savaş, zafer anlarına tanıklık eden onlarca tabloya rastlarsınız sıkça. Ne de olsa adı üzerinde dünyanın genişlediği, genişlerken koloniler edindiği acımasızlığa doğru hızla ilerleyen bir yoldur.
Burada bir parantez açayım, bu ara birkaç yerde daha dikkatimi çeken kütüphane rafları arasına serpiştirilen çerçeveler ppeeekk çok hoşuma gidiyor, kapaksız kütüphaneye sahipseniz rahatlıkla uygulayabilirsiniz.
Tumturaklı duvar kağıtları da bu ağır etkiyi destekleyecektir.
Hele bir de Uzakdoğu etkisi hissedilirse dev vazolarda mavi çiniler, filler ve bleu blanc etkisine bulaştınız demektir.
Nasıl, sizce hala geçerliliği olabilecek bir tarz mı? Hadi yorumlarınızı yazın, merak ediyorum.
1 Yorum Var
Aradığımı burada buldum.Kendi adıma teşekkür etmek istedim. sevgiyle kalın