Ee nerede kalmıştık? Güney Fransa dedik, Provans dedik (o yazının linki için buraya tık) sıra geldi Cote D’azur’ a. Mavi Kıyı‘ ya yol alırken Provans’ tan taşıdığımız tüm güzel anılara burada yenilerini eklemek niyetindeyiz. Aix-en-Provence’ tan sabah Fransa sınırlarında edebileceğiniz en özenli kahvaltı ile ayrılıyoruz. İstikamet Grasse. Yıllar önce geldiğimde Grasse’ ta sadece Fragonard parfüm mağazasını gezip Nice’ e geri dönmüştük. Ah şu paket turlar! Oysa ki küçük ama o kadar sevimli bir yermiş ki. Buraya ne zaman vurulduk? Önceki yıl Gecenin Kraliçesi diye bir dizi vardı, 3. bölümden sonra bütün heyecanı biten. Daha ilk bölümünde öyle bir Grasse çekimleri vardı ki, dedik buraya gidilir. Eh rota bu sene Güney Fransa olunca hemen programa dahil ediverdik bu etkileyici çiçek ve parfüm şehrini.

20170622_123848

Bu arada Marsilya’ dan sonra mesafeler biraz daha insaflı. 1saatte, yarım saatte ulaşabildiğin noktalar. Grasse’ a 1,5 saat gibi bir sürede ulaşıyoruz. Gelir gelmez ilk işimiz Musee International de la Parfumerie yani uluslararası parfüm müzesi. İlk kısım standart kurulum. Koku nedir? Kokuları nasıl algılarız gibi sorulardan başlayarak, belli başlı bitkilerin koku ve yetiştirilme testlerine, parfümün meydana geliş aşamasına kadar geçen uzun süreci aşamalandırmışlar. Ayrıca bir video da izledik Grasse’ taki çiçek yetiştiriciliğiyle ilgili. Bu anlamda gerçekten büyülü bir yer burası. Kuşaklardır birbirine devreden bir iş bir aşk. Özellikle gül, yasemin, zambak ağırlıkta yetişenler. Yol kenarı kaldırımlarda bile zambaklar var öylesine, oracıkta bitiverdiği aşikar. Müzede bir de dönemsel sergiler oluyor ki bizim ballı şansımıza Christian Dior’ unki denk geldi. Eylüle kadar açık olacak, yolu düşenler mutlaka gitmeli. Sadece Dior parfümleri değil ikon haline gelmiş elbiselerden de bir kısmı burada. Görseller ne yazık ki çok iyi değil, ortam epey loştu ve ışıkların vuruş açısı fotoğrafa pek uygun değildi.

20170622_104752

Tarçını gördüğünüz bu bölmede, arkadaki tarçın ağacı. Harika bir sunum fikri.

20170622_102754

20170622_105127

20170622_113251

Eski medeniyetlerden itibaren kullanılmış olan onlarca çeşit parfüm şişesi de sergileniyor. Nedense eskiden yapılmış her şey daha zarif geliyor bana. Daha incelikli, daha kibar, daha özenli… Ya da şimdi tüketme odaklı olduğumuzdan hiçbir şeyin değeri yok gözümüzde…

20170622_112615

20170622_111009

Yukarıda görmüş olduğunuz Marie Antoinette’ in piknik sepeti, etkileyici değil mi sizce de?

20170622_114002

Ve Dior…20170622_111952

20170622_110542

Tuşlara basıp koku testi yapabiliyorsunuz…

20170622_114058

Bunlar ve daha buraya koyup sizi bunaltmak istemediğim pek çok örnek mağazalarda parfümlerin ilk sergi alanları. Üstelik bunları 50’li 60’lı yıllarda yapıyorlar. Şan, şöhret olabilir ama başarı kesinlikle tesadüf değil!

20170622_111530

20170622_112036

20170622_111734

20170622_112338

Müzeyi bitirip, bahçesine de hayran kaldıktan sonra tepeye kurulmuş bu şehrin sokaklarında kendimizi kaybederek eski şehir kısmını dolanıyoruz.

20170622_114928

Buralara gelmişken tabii ki lavantalı dondurmasını tatmalısınız. Bir dipnot, İstanbul’ da yediklerime göre lavanta yoğunluğu buradakilerde daha fazlaydı. Ben yine de sevdim ama o kadar yoğunu bizde yenmez kesin. Bir de caramel beurre sale dedikleri tuzlu karamel dondurmayı çok çok iyi yapıyorlar, kaçacak lezzet değil.

20170622_115352

20170622_121109

20170622_123509

Böyle de sakin ve huzurlu kafelere sahip. Grasse’ ta tahmin ettiğimizden daha uzun süre kalıyoruz. Neyse ki artık yollarımız kısa. 20 dakikada Cannes’ a iniyoruz. İniyoruz diyorum çünkü tepeye kurulmuş Grasse’ tan aşağı indiğinizde Cannes’ dasınız.

20170622_145553

20170622_134718

Cannes’ ın en ünlü bulvarı Le Croisette gezmesi en keyifli lokasyonlardan bana göre. Bir yanınız cıvıl cıvıl sahil diğer yanınız lüks mağazalar ve şık cafeler. Hepsinin tadına varmak nereden baksanız yarım gün gerekli. Bu hareketli cadde üstündeki aşağıdaki fotoğrafta gördüğünüz terasa bayıldık! Ömür geçer cinsten 😉

20170622_145545

20170622_135719

İşte film festivali olmadığı zaman hiçbir esprisi olmayan malum merdivenler 🙂 zaten biz gittiğimizde Creativity Festival vardı, bölgeye almıyorlardı bile. Bu arada festivalden dolayı ekstra bir yoğunluk vardı Cannes’ da. Snapchat, Shazam, Facebook gibi son yıllarda hayatımızda hatırı sayılır yere sahip markalar çeşitli alanlara yayılmışlardı sahil boyunca. Buradan da dümdüz ilerlediğinizde eski şehir tarafına yaklaşmış oluyorsunuz. Cannes’ ın daha az bilinen tarafına ulaştığınızda bulvara bir sokak mesafede olup bir anda o keşmekeşten, turist popülasyonundan sıyrılan bir Cannes buluyorsunuz. Çılgın Cannes ruhuna bulaşmak istemeyen müdavim turistlerle, günlük hayatına devam eden Cannes yerlisinin favori yerleri olduğu aşikar.

20170622_143930

Aslında planımız Marsilya’ da denize girmeyip Nice’ te girmekti. Ama Cannes’ da deniz o kadar davetkardı ki dayanamayıp burada bir deniz molası verdik.

20170622_153404

Cote D’ azur’ un incilerinden Cannes’ a da veda ederek yine bir başka tepeye doğru yol alıyoruz. St. Paul de Vence… Burası bir rüya, burası bir yeşil cennet, burası köy demeye dilinizin varmayacağı bir yer.. Cannes’ dan virajlı yollarıyla beraber 45 dakikada varıyoruz. Tepeyi tırmanırken bulutlanan havayla birlikte bu vahanın yeşili daha da kendine çekiyor bizi. Bazı kasabalar birbirinin çok benzeri olabilir. Avrupa’ da çok sayıda iyi bakımlı ortaçağ kasabası olabilir. Ancak bu başka. Enfes havası ve doğasıyla virajları bitirip tepeye ulaştığınız anda de Vence meydanının farklı atmosferi sizi kucaklıyor.

20170622_183635

20170622_182221

Rue Grande boyunca yürümeye başladığınızda belki de dünyanın en sanat dokulu kasabasına şahit olabilirsiniz. Neredeyse tüm caddeler sanat galerileriyle dolu. Tabii böyle bir yerde yaşayıp veya buraya uğrayıp ilhamların başınızda uçuşmaması imkansız.

20170622_182448

20170622_184502

20170622_183220

Bu muazzam kasabayla ilgili içimde kalan tek bir yer var. La Colombe D’or. Burası enfes bir butik otel ancak çay, kahve veya yemeğe uğrayabiliyorsunuz ancak rezervasyon şart. Biz saat durumundan dolayı önceden rezervasyon yapamayınca aynı gün aradığımızda da yer bulamadık ne yazık ki. Vence’ e özel traşlı ağaçların çevirdiği havuzun yanı sıra asıl olay Picasso, Chagall ve Matisse’ in buranın müdavimleri olması ve zamanında otelde kalarak, otel ücretini yaptıkları resimlerle ödüyor olmaları. O zaman yapılan bu barter günümüze müze gibi bir otel bırakmış. Ne yapıp edin vakitlice yer ayırın buraya. Bu arada birbirine çok benzediği için Vence mi Eze kasabası mı diye tereddüt ettik. Araştırmaların çoğu burayı işaret edince otelden de dolayı kararımız bu yanda oldu ama otel bize kısmet olamadı ne yazık ki.

Screenshot_2017-07-09-01-53-55 (2)

Ve son durak… Güzeller güzeli Nice. St Paul de Vence’ i sakin ve çekici sokaklarıyla hafızamıza, kalbimize gömerek en Akdenizli kentlerden biri olan Nice’ e yol alıyoruz. Geçen yıl bir sabah uyandığımda-rüyamda mı gördüysem artık-Nice özlemiyle uyandım. En son 15 yıl önce gelmişim. Bazı sahnelerin neredeyse silinmeye başladığı anıları tazelemek gerekti elbet. Otelimizi şehrin tam göbeğinde seçtik. Bu otelimizden özellikle bahsetmek istiyorum. Hotel Windsor ismi ve Nice’ in sahil şeridi Promenade des Anglais’ e 5 dakika yürüme mesafesinde ve anında sahildesiniz. Bu otelin bir başka can alıcı özelliği bahçesi. Balta girmemiş orman görünümüne eşlik eden havuzuyla beraber vaha gibi bir alan sunuyor.

20170622_201111

Şimdi bu otelde kalınmaz mı? 🙂 her odayı farklı bir tasarımcı dizayn etmiş. Bizimki Peter Fend’ e ait olandı. Bu arada dipnot, bizim bilgimiz yoktu, arabayla gelirseniz otopark rezervasyonu da yapmanız gerekiyor yoksa bizim gibi dışarıda park aramak durumunda kalırsınız. Otele yerleşir yerleşmez giyin süslen atıyoruz kendimizi dışarı.

20170622_211640

Sahile inmeden en ünlü meydanı Massena’ dan geçiyoruz. Avrupa’ da dokusunu, ruhunu en sevdiğim meydanlardan. Görünce tekrar emin oldum. Ve ardından Promenade des Anglais’ e yürüyoruz. Yine Avrupa’ nın belki en keyifli sahillerinden biri. Hem sahil hem şehrin merkezi. Ve tabii ki ikonik otel Le Negresco. Burayı bu ay Muhteşem Oteller köşeme yazdım linki burada. Ünlü bar restaurantı Chantecler’ de bir şeyler içmek için uğradığımızda yine rezervasyon gereği vardı ancak hüsran yok, ertesi gün amacımıza ulaşabildik bu kez 🙂 Canlı müziği, enfes ortamı ve servisiyle mutlaka uğranması gereken bir nokta.

20170622_204803

20170623_130911

20170622_205230

Kapanış yemeğimiz için Le Negresco sağınızda kaldığında biraz ileride yer alan Les Jardins de Capitole isimli restauranttan yana kullanıyoruz tercihimizi. Bir Fransız klasiği soğan çorbasını içmeden dönmek olmaz ve buradaki başarılıydı oldukça. Geceyi burada tamamlayıp yine dolanarak otele dönüyoruz.

Sabah uyanış dönüş günü ancak 4′ kadar bolca vaktimiz var. Hemen yine Massena meydanından ilerleyerek eski Nice tarafına ve çiçek pazarına yürüyoruz.

20170623_111214

Meydanın bu kısmından sanırım Derin yanımızda olsa asla kaçamazdık ve kendini sulara atardı. İzlemesi bile harika bu fıskiyeleri fotoğraf azizliği ile 700 kg çıkmış olmama rağmen sizinle paylaşıyorum. #paylaşımaşkına mı desek? Eski şehir tarafı da dahil olmak üzere Nice çok farklı dokusu olan bir kent. Sanki buradaki binaların ayrı ruhu var, meşhur ferforjeli Fransız balkonları bile daha şık gibi. Yer yer kendinizi film setinde bile hissedebilirsiniz.

20170623_120726

Yer yer yerel yiyeceklerin de satıldığı çiçek pazarı kendinizi tazeleyip enerji dolmanız için birebir. Çiçek seven biri olarak bizim butik çiçekçilerimizde astronomik rakamlara satılan özel bitkilerin burada her tezgahta oluşu da ayrı mest ediyor.

20170623_120301

20170623_120420

20170623_115934

20170623_120228

20170623_122007

Çiçek pazarının ucu tekrar sahile iniyor ve bu kez kahvemizi içmek için Le Negresco’ ya uğruyoruz. Devamında ara sokaklardan geçerken enfes bir vintage butiğe rastlıyorum ancak kapalı olduğu için içini gezemedim. Meraklısına dipnot olsun.

20170623_132157

20170623_132044

Dönüş saati yaklaşırken kapanış yemeğimiz için Rue de Massena üzerindeki Villa D’este isimli İtalyan restaurantına uğruyoruz. Kalabalık çekiyor açıkçası gündüz bile önünde kuyruk. Sahibi İtalyan olduğundan olsa gerek yemekler enfes. Ben pizza seçtim, eşim makarna yedi ikisi de tam not aldı. Kapanışı memleketinde profiterolle yapalım dedik. Belki çok iyidir size ama benim için profiterol=inci pastanesi olduğu için olumlu feedback veremeyeceğim.

Nice’ te araba kiralayıp havaalanında teslim edeceklere son bir tüyo vererek yazımı sonlandırayım. Depoyu fulllemek için benzinci aramayın biz yolda buluruz diye aranırken zaten havalimanının içine giriş yaptık ve teslimat bölgesinde benzin istasyonu mevcut.

20170623_122256

Cote’ D’azur’ u şanına yakışan cam göbeği deniziyle tamamlayalım. Nokta yok, üç nokta var. Bu gelişimde seni daha da sevdim, tekrar görüşeceğiz Nice, au revoir…

 

 

Yazar

2 Yorum Var

  1. Cote D’azur benim geçen ekim ayında ziyaret etme şansı bulduğum cennet bir bölge. Heryeri ayrı yeşil ve güzel ama bence atlanmaması gereken en önemli yer Eze ve buranın zirvesinde yer alan botanik bahçesinin muazzam manzarası.

    • decoridea Reply

      Doğrudur aten o enfes manzarasını çok merak ediyordum ama zaman kısıtlı olunca mecburen eleme yaptık. Zaten bu kez uğramadığımız yerlerden ayrı bir cote d’azur gezisi daha çıkar 🙂

Yorum Yaz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Pin It