Geçtiğimiz hafta şubat ayından beri merakla beklenen müzikal Alice‘ i izledim. Beklentiyi yüksekte tutan her oyuna daima şüpheyle yaklaşırım ki her an hüsrana sebep olabileceği için ve mümkün olduğunca tarafsız izleyebilmek için. Alice müzikali için de benzer bir tutum sergilediğimi söyleyebilirim.
İlk olarak Zorlu Performans Sanatları Merkezi‘ nin sahne imkanlarını olabildiğince kullanarak bugüne kadar yapılmamış teknik detaylar oyuna aktarılmıştı. Bu teknik imkanlardan dolayı başka hiçbir sahnede sergilenemeyecek oluşu ise çıtayı ve merakı tırmandıran bir başka unsurdu. Bu bağlamda görsel zenginlik açısından görülmeye değer bir iş çıkmış ortaya. Sinemada görebileceğimiz bazı efektleri canlı canlı sahnede izlemek ayrı bir keyifti. Birbirinden hoş dekorlarla da desteklenince gözü gönlü mest eden bir yeri var.
Gelelim oyunculara, oyunculuklara, senaryoya ve müziklere. Serenay Sarıkaya gerçekten müthiş bir yetenek. Yıllar önce Med Cezir ile kendisine ısınıp sonra beğendiğim oyuncular kategorisinde yerini almıştı. Fİ‘ de de yine kendini kanıtlamıştı. Sesi ve dansı da çok iyi olduğundan sahneyi tam anlamıyla dolduruyor. Tiyatro kökenli diğer oyuncuların da performansları başarılıydı. Gecenin hayalkırıklıklarından ilki maalesef Ezgi Mola idi. Kendisini seneler önce Saadet Işıl Aksoy ile oynadığı bir dizide izleyip o zamandan sonra beğendiğim oyuncular listesine almıştım yine. Bu zamana kadar yaptığı tüm işleri de keyifle takip ettim ancak bu oyunda oyunculuk ve şarkı anlamında çok yetersiz kaldığını gördüm. Her zamanki ışığını, elektriğini geçiremediğini düşünüyorum ya da belki müzikal oyunculuğu için biraz daha yol almalı. İbrahim Selim‘ i ise sahnede izlemek hoş bir detay oldu benim için.
Gecenin diğer hüsranı senaryo idi. Bu kadar iddialı bir yapımı bildik bir hikayeyle çıkarsan bile senaryolaştırdığında seyirciyi kavramalı ve tatmin etmeli. Hikayede boşluklar, “hadi burayı da böyle bağlayalım işte” tadında geçiştirmeler vardı. Bu geçiştirmelerden birine de örnek yukarıdaki sahnede Serenay Sarıkaya’ nın giydiği kostümün yabancı bir tasarımcıdan çalınmış olması. Yine söylüyorum ki böyle bir prodüksiyonla yola koyulduğunda bir şeyleri “çakma” tercih edemezsin, geçiştiremezsin. Yoksa yapımın kalitesine ve çabasına ciddi anlamda gölge düşürürsün ki benim tadımı kaçıran detaylardandı.
Kıssadan hisse görsel şovlar da bana yeter, popüler de bir oyun gidip izleyeyim diyorsanız olur ancak zayıf senaryoya tahammülünüz yoksa rotayı başka temsillere çevirin derim.