İşin medikal tarafına asla değinmeyecek bir koronavirüs yazısı bu, biraz da içe dönüş esasen. Haziran ayı itibariyle karantina sürecimiz kısmi olarak kaldırılmış durumda. Kısmi diyorum çünkü henüz hiçbir şey bitmiş değil. Bu sebeple de kendi karantinamızı kendimiz korumaya çalışıyoruz, ne kadar yapabiliyorsak artık. Ona geliriz yine de, bu 3 ayda neler oldu, neler yaptım, neler öğrendim?

Biz ailece evdeydik. Çalışma zorunluluğumuz olmadığı için bu süreçte evlerde kalabilen şanslılardandık. Daha sadece 1 gün önce dışarılarda gezebilirken ertesi gün her şey tersine döndü ve evlere girildi. Bocalama evresi, tedirginlik, ne olacağını kestirememe, olayın ciddiyetine varamama, sonra dünyanın dört bir yanından gelen uyarılar, hasta ve hastane tecrübeleri ile gerginliğin ve bilinmezliğin artması, kaygı düzeylerimizin tırmanması, uçuşların durması, ülkelerin sınırlarını kapatması, bilinen her şeyin durması…

covid-19 koronavirüs

Kabul edelim bu tüm dünyanın beklemediği ve yaşamadığı bir durum ve belki ilk kez aynı anda tüm dünya aynı şeyi odağa almış durumda: Covid-19, ona yakalanmamak ve ondan sağ çıkabilmek.

Evlerdeyiz ya sardık dizilere, kitaplara. Dünya seferber ya, hiç kimse hiçbir şeye ulaşamıyor ya, açıldı müzeler online’ a, sergiler dijitale, TV programları desen onlar da iptal ya herkes kendi canlı yayınını ilan etti, kendi programını organize etti, biletleri binlerce liraya satılan  konserleri sanatçılar evden verdi herkese, ücretsiz, en kolay ulaşılabilinecek yolla.  Peki ya mideler? En az 3 öğün kendini hatırlatan mide durur mu? Başladık ona hizmet etmeye; ekmekler mi pişirilmedi, lahmacunlar mı pizzalar mı? Peki ya sonra ne oldu?

Kendi kendimize daha çok yetebildiğimizi gördük. Bu dönemde çöplerimizi bile daha detaylı ayrıştırmaya başladık. Kızımın da online eğitimleri sayesinde ( ki o da bu pandeminin bambaşka bir sorumluluğuydu evde öğretmen rolüne bürünmemiz) ilk kez kompost yapmayı öğrendik ve doğadan geleni doğaya geri bırakmanın aslında ne kadar kolay ve ödüllendirici olduğunu gördük. İstanbul boğazından geçen yunuslar belki de ilk kez kıyıdan yüzmeye başladılar “bir canlı türü vardı bize nefes aldırmayan, ne oldu hiç sesi soluğu çıkmıyor” der gibi bize bakındılar adeta. Kirli suyu ile ünlü Venedik’ e kuğular geri geldi, dünya çapında hava kirliliği ve sera gazı salımı azaldı. Kirlettiğimiz nereler varsa çekildik ve dünya kendiyle başbaşa kaldı, kabuğuna çekildi. İşte tüm bu süreç O’ na çok daha iyi davranmamız gerektiğini daha iyi hatırlattı ban. Çocuklarımızın yetişkinliğine, yaşlılığına nasıl bir dünya kalacağı meçhulken, onlardan sonraki kuşaklara daha yaşanabilir bir “ev” bırakmamız gerektiğini bir kez daha idrak ettim. Hem kendimize hem dünyaya çok daha iyi davranabiliriz. “Son 15-20 yılda aşırı hızlandın, bir yavaşla, dur” deme şekliydi bize evrenin veya evrendeki birilerinin.

Peki neler öğrendim ve bana ders olanlar?

  • Tekstil ürünlerimde doğaya dost malzemeler kullanmaya özen göstereceğim.
  • Evde kendi kaynaklarımızla daha fazla idare etmeye çalışacağım.
  • Gereksiz tüketimle üretimi körüklemeyip dünyanın omuzlarına külfet eklemeyeceğim.
  • Su tüketimimize çok daha dikkat edeceğim.
  • Dekorasyonda alternatif sistemleri ve doğa dostu çözümlerimi arttıracağım
  • Bundan sonra hazır ekmek yok. Evet bu bizde yerleşti, hepsini kendim yapacağım.
  • İşime katma değer sağlamanın farklı yollarını arayacağım çünkü gördüm ki başka bir yol hep mümkün.
  • Maskesiz aldığımız her nefes, eldivensiz dokunabildiğimiz her anının değerini daha iyi algılayacağım.
  • Küçücük özgürlüklerin kaybolduğu andaki değerinin büyüklüğünü kendime hep hatırlatacağım.
  • Sokağa çıkma yasaklarındaki sakinliği ve dinginliği koruamnın yollarını araştıracağım.

Korktuk, sindik, çekildik, zorlandık hala da çabalıyoruz ve  gördük ki hepimizin  daha iyi versiyonları mevcut ve buna ulaşmak o kadar da zor değil…

 

Yazar

Yorum Yaz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Pin It