2020 yılımızı önce bahar sonra yaz ile sabote eden malum Korona virüs, Covid-19 salgını sebebiyle tüm hayatımızın rutin akışı değişti. Market alışkanlıklarımızdan hijyen kriterimize kadar her şeyde farklı bir dönem yaşıyoruz. Bu, tatil alışkanlıklarımızı da etkiledi elbette. Bu yaz kimimiz tatili rafa kaldırsak da kimimiz izole tatil seçeneklerini değerlendirme yoluna gitti. Ben de aslında ilkini seçme yolundayken ekip tarafından tekne seçeneğiyle kandırıldım diyebilirim 🙂
Daha önce günübirlik turlar ve Mısır seyahatimdeki Nil cruise ile yaptığım gemi seyahati dışında tekne tatili deneyimimiz olmamıştı. Birkaç arkadaşımızın verdiği feedback ile tekne arayışına başladık. Belirlemedeki ilk kriter kaç kişi olacağınız, sonrasında gulet, motor yat veya katamaran mı tercih ettiğiniz ve elbette bütçe. Kaç kişi olacağınız hangi tip deniz aracınızı seçmeniz gerektiğine dar ipucu verebilir. Denizle olan ilişkinizin durumu da seçeceğiniz aracı belirlemede bir kriter çünkü dalgayı ve yolu hissetme anlamındaki tutumunuz son kararı verdirir. Örneğin, deniz tutması konusunda kendinize pek güvenemiyorsanız motor yatı elemekte fayda olabilir çünkü en gürültülü ve dalgayı hissedeceğiniz araç motor yat. Guletin yelkenleri olduğu için daha sorunsuz ilerleyebileceğiniz bir araç. Ancak “ben kendime hiç güvenmiyorum, tatil burnumdan gelmesin” diyorsanız da seçiminiz katamaran olmalı. Hemen aşağıda üçünü de sırayla veriyorum: Motor yat, gulet, katamaran.
Biz birer çocuk dahil totalde 6 kişilik 2 aile olarak çıkacağımız için ve bize verilen bilgiyle Göcek‘ te koylar arası mesafenin fazla olmaması sebebiyle denizde seyir ve dolayısıyla sarsıntı az olacağından motor yat tercih ettik. En başta belirtmem gerekir ki hiç pişman olmadık, ne bizde ne çocuklarda sıkıntı yarattı bu durum.
Ekip detayları firmadan firmaya değişiyor olabilir ancak bizim teknemizde kaptan, yardımcısı ve aşçıdan oluşan 3 kişilik bir ekip vardı ki tekne tatilinde beraber yol aldığınız ekibin çok önem taşıdığını anladık. Servis bir yana ihtiyaçlarınızı anlayıp çözümler sunabilme, her türlü şarta uygun farklı seçeneklerle gelebilmeleri gibi yetilere sahip olmaları sizi en mümkün mertebede rahat ettirecektir. Bu arada yola çıkmadan önce market alışverişinizi, kiralama yaptığınız şirketten bir görevli ile yapıyorsunuz. Biz vakit kaybetmeden yola çıkabilmek için kuru gıdaların ve içeceklerin tüm stoğunu bir gün önceden hallettik. (tabii arabayla gidiyorsanız, uçak yolculuğu yapacaksanız böyle bir şansınız yok. Aslında mesafeyi düşünerek biz de önce uçak tercih ediyorduk ki tekne tecrübeli arkadaşlar bu konuda uyardı)
Ertesi gün marketine meyve, sebze, et, balık, su ve dondurucuya girecek ürünleri bıraktık sadece. Fazla şey yok gibi görünse de inanılmaz vakit alıyor, ne kadar erken o kadar iyi o sebeple. Biz Göcek öncesinde Antalya’ da olduğumuz için oradan geçişimiz daha rahat oldu. Marketten aldığınız her şey siz yorulmadan buggylerle teknenize ulaştırılıyor.
Göcek koyları alt başlığına geleceğim elbet ama o güzel mavilerden bahsetmeden önce size tüm notlarımı iletmiş olmam lazım. Tekne tatiline giderken alınması gerekenler diye bir liste yapsam en başa “her türlü deniz oyuncağı” yazardım. Buna envai çeşit bikiniden, şişme yatak türevlerine, şnorkel, palet ve deniz eldiveni dahil. Deniz eldiveni neden derseniz bulup çıkarmak isteyebileceğiniz mercan, deniz kestanesi, deniz yıldızı gibi deniz nimetlerini çıplak elle almanız imkansıza yakın olduğundan. Bizim aklımıza gelmedi ama bir dahaki tatil için kendimize ve size not olarak yazıyorum. Bu arada bir eşofman takımı her ihtimale karşı yanınızda olsa iyi olur, gecenin serin olup olmayacağını kestiremeyebilirsiniz. Tabii ki kot gibi daha rahatsız parçaları tavsiye etmiyorum.
Tekne tatiline giderken alınmaması gerekenler dersek bolca kıyafet derim sanırım. Otel mantığı gibi düşünüp “sabah kahvaltıda şunu giyerim, akşam yemeğinde şunu giyerim” derseniz valiz aynen geri gider eve. Ben kahvaltı kombinini hadi elemiştim ama “akşam da şık giyiniriz canım daha neler” diyerek aldığım bütün parçalar eve geri geldi giyilmeden. Bikini üstüne giyilebilecek kombinlerden başka şey almanıza hiç gerek yok, bunu giyim kuşama meraklı 2 kadının deneyimi olarak söylüyorum 😉
Evet artık demir alabiliriz sanırım. Göcek koyları arasında mesafeler uzak olmadığı için günde birkaç koy gezebilme şansınız var. Biz de her gün ortalamada 2-3 koy gezdik. Herkesin yaptığı sıralı bir rota yok. Biraz sizin istekleriniz, biraz hava ve dalga durumu biraz tekne yoğunlukları ve ilerleyen günler bazında yakıt ve su ikmali yapılacağı durumlar belirliyor gidilecek yerleri. Akvaryum ve Hamam koyları bizim listemizde olmasına rağmen 2 kez geçişimizde de saatten ötürü çok fazla günübirlik gezi teknelerinin işgali altındaydı o yüzen pas geçtik.
İlk gün rotamız iki sakin koyla başladı. Yol yorgunluğunu atıp serin sularla buluştuğumuz, kaptanımızın yönlendirdiği isimsiz ama denizi güzel koylardan biriydi. Akşamüstüne doğru Tersane koyuna geçtik. Burası iskelesinde de demirleyebildiğiniz bir koy. Yaklaşırken günbatımında iyiydi ancak suyun diğer yerlerdeki kadar berrak olmayışı puan kaybettirdi. Bir de şu var ki iskelede demirlemek fikri beni tedirgin etti (grupta sadece beni) açıkçası. Ev, otel odası gibi kapınızı kapattığınız bir yer olmadığı için tekne, bu konuda benim gibi kaygı duyabileceklerin elemesi gereken bir koy. Açıkta da demirlenebilir elbette ama biz genel olarak pek bayılmadık bu koya. O yüzden sabah biz daha kahvaltı ederken demir aldık.
Burada araya girerek çocuklardan biraz bahsetmek istiyorum. “Çocukla tekne tatili olur mu? Nasıl olur?” gibi kaygılarınıza da ışık tutayım. Yaş ve çocuğunuzun huyu suyu, aile başına düşen çocuk sayısı burada çok önemli bence. Bebeğiniz varsa yürüme, emekleme döneminden önce çıkabiliyorsanız ne ala ama yeni yürümeye başlamış 1 yaş civarı bebekle çok yorulursunuz, tedirgin olursunuz. 2, 3, 4 yaşlar çocuğunuzun gözü kara veya temkinlilik huylarına göe sizin verebileceğiniz bir karar. Bir de daha büyük yaşlarda (10 ve üzeri bence) çocuğunuz yoksa 2 çocuklu bir aile için de yorucu olabilir. Arkasından hangisi nerde, düştü mü kalktı mı sarktı mı tedirginliğinde olunmaması için. Bizim kızlar 5,5 – 6 dolaylarında olduğundan bizim açımızdan rahattı. Bütün gün yüzüldüğü için sıkılmalarına fırsat kalmadı. Seyir zamanları için yanlarında birkaç ufak oyuncak, masa üzeri için hamur, biraz da kağıt ve boya kalemi ve kitap olması yeterli. Geri kalan her şey deniz oyuncağı olabilir. Dönelim rotamıza…
İkinci günün ilki Bedri Rahmi Koyu oldu. Suyu berrak, pırıl pırıl nefis bir yer. İsmi, 1945 yılında ressam ve şair Bedri Rahmi Eyüboğlu’ nun bu koyu ziyareti sırasında koy girişindeki büyükçe bir kayaya resmettiği balık figüründen sonra verilmiştir. Koya yaklaşırken bu balığı görebilirsiniz. Su ikmali de yapılan bu koyda tekneniz bu işlemi yaparken karaya çıkıp resmi yakından inceleyebilirsiniz.
Buradan sonra fazla içeri kavislenmediği için biraz daha dalgalı olan Panço koyuna vardık. Dalgalı deniz sevenleri memnun edecektir. Biz burada denizin rengine vurulduk. Buraya yanaşırken ne yazık ki ölmüş bir bebek caretta carettaya denk geldik su yüzeyinde. Ancak bölge carettalar konusunda inanılmaz hassas. Bulunduğu anda alınıp en yakın karaya bırakılıyor ve hemen akabinde ekipler inceleme için gelip alıyor. Böyle de bir duruma şahit olmuş olduk. Sonradan biz yüzerken değil ama teknedeyken çok yakınımızdan geçen 2 tanesine daha rastladık. Bir dipnot kaptandan geldi. Fazla yanaşmamayı tavsiye etti. Özellikle Dalyan taraflarındakiler nedense tavukla besleniyormuş, beyaz ete alışkın oldukları için de insanları ısırma olayları olmuş o sebeple temkinli olmakta fayda var.
Burada da biraz yüzdükten sonra Martı koyuna geçtik ki burası da çok tavsiye edilenlerdendi. Gerçekten sevdiklerimizden oldu. Özellikle de gece olunca beliren minik balık sürüleri ve suda çıkardıkları şıpır şıpır seslerle tüm gece mest olduk. İnanılmaz güzellerdi ve gece boyunca teknemizin etrafını sarmışlardı.
Buradayken şöyle bir parantez açayım seyir boyunca azalan malzemeleriniz oldu. Onları da takviye etmenin iki yolu var: İlki Migros ve Carrefour‘ un gezici marketleri var, (Migros’ unki daha büyük) içleri tamamen alıştığımız market düzeninde ve tüm gün koyları geziyorlar. Güzergahınızda uğrayıp ihtiyaçlarınızı alabiliyorsunuz. Fiyatlarda ilave yok, her şey diğer şubeleriyle aynı. İkinci seçenek ise ürün seçeneği daha sınırlı isimsiz market tekneleri. Acil bir anda elbette onlardan da alışveriş yapabilirsiniz ancak fiyatları -haliyle- epey katlamalı, aklınızda olsun.
Ertesi gün Martı’ dan ayrılarak Yassıcalar (Yassıca Adalar) koyuna geçtik. Evet ismi listelerde vardı ama çılgınca tavsiye edilenlerden değildi. Denizini ennn sevdiğimiz koylardan oldu ve neden ısrarla tavsiye listelerinde olmadığına anlam veremedik. O kadar ki o gün başka koya geçmek istemedik ve gecelemeyi de orada yaptık. Bir tek dezavantajı var: Yer yer sahili de olduğu için günübirlik gelen teknelerin uğrak yeri. Onlardan gelen müzikler zaman zaman rahatsız edici olabiliyor ama akşamüstüne kadar dayanabilirseniz (ki siz de kendi müziğinizi devreye alarak keyfinize bakabilirsiniz) onlar dönüşe geçtikten sonra koy size kalıyor. Biz zaten başka bir tekneyle beraber biraz daha uzak bir tarafında demirlediğimiz için çok bir sıkıntı olmadı çünkü o denize değerdi.
Bu arada iki bilgi daha serpiştirmek isterim araya. Geceleri koylardayken karanlıkta duyduğunuz seslerden balıkları ya da karadan gelen sesleri takip etmek isteyebilirsiniz. Hatta bence etmelisiniz, ayrı keyif oluyor. Kiralarken teknede güçlü bir ışık kaynağı olup olmadığını sorarsanız, eğer yoksa kendiniz yanınızda götürebilirsiniz. Örneğin, bu akşam demirlediğimiz Osman Ağa koyunda gece kıyıya yaban domuzları indi. Ay o tarafa vurmadığından çok zor seçebildik, böyle bir ışığımız olsa domuzları da, o gece balıkları da çok daha iyi görürdük. Bu koy epey sevdiklerimden oldu. Yamacın eğiminden midir bilmiyorum ama koyu kaplayan yemyeşil ağaçların suya vurması ve koyun kavisi sebebiyle sizi sarmalayan koyu yeşil bir kucak sanki. Aşırı huzur vaad eden bir bir nokta. Her koyda bolca dinlediğiniz cırcır böceklerini de ekleyince keyfine doyum olmuyor. Ertesi sabah da son kez yüzdükten sonra demir alıp karaya doğru dönüşe geçtik.
Bir not da teknede dışarıda uyuma mevzuuna olsun. Uygulayanı var, efsane sayanı var ama teknede dışarıda uyumak apayrı bir keyifmiş. Daha önce balkon, teras gibi alanlarda geceleme gibi bir şey deneyimlemediğim için bana baya farklı ve hoş geldi. Açıkçası, bizim gittiğimiz dönemden 2 gün önce dolunay olduğu için ay hala epey büyük fazdaydı. Bu sebeple her gece bize müthiş bir gökyüzü sundu ve böyle bir gökyüzünün altındayken insan uyuyarak vakit harcamak istemiyor bile. Yapabileceğiniz en iyi şey kitabınızı kah geceye dalarak kah gökyüzünü izleyerek geçirmek. En büyük kararsızlığınız dönüp ay tarafını mı izlemek yoksa yıldızları mı? Bir gece samanyolunu bile gördük, o da muazzam bir deneyimdi. Şarkılara konu olan “big city lights” bizi nasıl kör ediyor ki hiçbirini göremiyoruz şehrin ışıkları altında.
Sözün özü, sadece yüzmekten yorulduğunuz, boşa harcanan hiçbir anın olmadığı, tamamen tatile ve dinlenmeye odaklanılan ve ziyadesiyle doğaya karıştığın bir tatil tekne tatili. Tadını bir kez alanın vazgeçemediği bu keyfi biz de deneyimlemiş olduk ve bundan sonra bolca arayacağımıza eminim. Atladığımı düşündüğünüz merak ettiğiniz başka noktlara varsa aşağı yorum olarak bırakabilirsiniz.