Öncelikle bu yazının siteyle ne ilgisi var onu belirteyim siz şaşırmadan 🙂 Aslında bu yazım anne, bebek ve çocuk bakımıyla ilgili çok faydalı bilgiler içeren bir websitesinde yayınlanmıştı. Ancak site, sahibinin insiyatifiyle yayın hayatını bitirince bu yazı kaybolsun istemedim. Özellikle çift dille çocuk yetiştirme konusuna eğilenlerin kaynak ve deneyim odaklı materyal bulmada yaşadığı zorlukları bildiğimden arayanlara bir ışık bir yol olur diye düşündüm. Bu birinci etabı, 2. etabıyla birlikte yayına alacağım. Aslında bu yakınlarda durumun gidişatıyla ilgili 3. yazıyı da kaleme almalıyım 😉 Keyifli okumalar.
Nasıl Başladık?
İngilizce bilmediğim okul öncesi zamanda İngilizce konuşuyorum sanarak oynadığım oyunlar, okul zamanı sadece keyif için bile karıştırılan İngilizce kitaplar, e tabi üniversitede İngiliz dili ve edebiyatı, aşık olunan Londra, Britanya aksanı, Shakespeare filan.. Yani ben doğuştan kodlanmışım çocuğumu İngilizce ile büyütmeye.
Ve Araştırmalar Başlar.
Tam olarak ne kadar süre önce verdim bu kararı emin değilim ama hiç yoksa evlendiğimizden beri eşimle hemfikir olduğumuz bir konuydu. Kızım Derin’ e hamile kalınca da hemen araştırmalara başladım. Ülkemizde konuyla ilgili -belki ben denk gelmedim- kaynak bulamayınca amazon.com dan ince eleyip sık dokuyarak kitaplar sipariş verdim. (7 Steps to Raising a Bilingual Child, Naomi Steiner, Susan L. Hayes – www.decorideatr.com isimli web sitemde bu kitabın analizini okuyabilirsiniz) Diğer kitap ise Annika Bourgogne’ nin Be Bilingual, Practical Ideas for Multilingual Families eseri.) Yabancı web sitelerini takibe başladım. (bilingual monkeys en çok takip ettiğim). Hala görüştüğüm İngilizce hocalarımdan görüşler aldım. Hemen burada belirteyim ki sorduğum hiçbir PROFESYONEL, aman yapma, iyi olmaz aklı karışır demedi. Diyenler başka bir alt başlığın konusu zaten.
Bu yazıda çift dillilik yani bilingualism ile ilgili fazla teknik konulara girip sıkmak istemiyorum zira meraklısı zaten araştırıyordur. Biz bir dil bir ebeveyn yöntemini seçtik. Daha sağlıklı olacağına inandık diğer metotlara göre. Yani anne hep bir dili baba ise diğer dili konuşacak. Zaten etraftan fazla Türkçe duyacağı için uzun saatler benimle etkileşimde olsun diye İngilizce’ yi ben üstlendim. Niyetim doğum anından itibaren başlamaktı ama realite pek öyle olmadı. Yeni bir sürece adaptasyon, lohusa halleri derken 4 ayı devirdim. Sonra bir gün bir yazıda “postponing bilingualism may end up never beginning” diye bir cümle görünce (çift dilliliği ertelemek hiç başlayamamakla sonuçlanabilir) aydınlanma yaşadım. “Hayır, bizde bu olmayacak, tamam şu an başlıyorum” dedim ve başladım. Aradım eşime haber verdim ve keyifli bir deneyim startını verdik.
Başlangıç biraz tuhaftı.
Ne kadar İngilizce’ ye ölsem bitsem de gerçek hayatta her şeyimi onunla idame ettirmek bana bile tuhaf geldi elbette. Konuşuyordum ama farklı bir şey yaptığımın da bilinciyle kendime bile ufak bir yabancılaşma yaşadım. Tabii ki sadece birkaç gün. Sonrasında bazı şeyler hemen rutine oturdu. Öyle ki başladıktan 2 ay sonra trafik kazası yaptığımızda o refleks anında bile İngilizce konuştuğumu fark ettim. Aslında gün içinde herhangi bir ebeveynde farklı bir şey yapmadım. Bizde değişik olan sadece anneden duyduğu dil ve babadan duyduğu dildi. Sadece kitaba çok ağırlık verdik. Ben tam bir kitap aşığı olduğum için kızım da bu vizyonla büyüsün istedim. Daha hamileyken ona hikâyeler okudum Türkçe ve İngilizce. (Aa bu arada hamileyken de ara ara İngilizce konuştum kızımla. ) Anlamaz diye kitabı hiç dışlamadım. En yenidoğan hallerinde bile okudum ona. Sonra bir şeyleri kavramaya başladığında iki elle sayfalarını açık tutabiliyordu. Benim için o bile kitap okuyor demekti.
Emekler sonuç vermeye başlayınca…
Sonra yavaş yavaş söylediklerime, komutlarıma tepkiler vermeye başladı. Baba nerede dediğimde kapıya dönüp bakmalar, bak, ver, al, gel gibi sözcüklerle devam etti verdiği tepkiler. Bunu tek tük sözcükler takip etti. Şu kanıyı yıkmam gerekirse ki kitaplar da böyle söylüyor: çift dilli çocuk her zaman geç konuşmaz, normal zamanda da konuşabilir ama geç konuşursa bu çok normaldir. Hele ki bir dostumun yeğeni 4 dil bir arada büyüdüyse ben bu gazla neler yapmam. (Anneden Çince, babadan Türkçe, anne-baba iletişimi İngilizce, Kanada’ da yaşam neticesinde Fransızca! Şahane değil mi? İspanyolca’ mı da mı soksam devreye?:) ) Neticede tıbbi bir sorunu olmadıkça konuşmayan çocuk yok! Zira Derin bu konuda orta karar gidiyor diye düşünüyorum. Konuşma seviyesi tam 1,5 yaşındayken daha ileri olan arkadaşları varken, tek dilli olmasına rağmen Derin’ den az konuşan akranları da vardı. O yüzden geri veya ileri demek şu an için doğru bir tespit olmaz. Bunu da çok kitap okumamıza bağlıyorum. Eminim tek dilli yetişiyor olsa iyice şakımış olurdu. An itibariyle bilançomuz: kızım 22 aylık daha fazla Türkçe kelime telaffuz edebiliyor ancak bu oran %60′ a 40 kadardır, makas daha büyük değil yani. Bununla birlikte hem Türkçe hem İngilizce olarak 3 kelimelik cümleler kurabiliyor. “Mummy put honey” gibi.
Sonuç itibariyle gidişat, verdiği tepkiler ve söyledikleriyle de iyice keyifli bir hale geldi. Devamını ise merakla bekliyorum, yani sohbet edeceğimiz günleri… Bizim çift dillilik serüvenimiz işte böyle… Ancak bu yazı burada bitmiyor. Magazin kısmı yakında yayında olacak. Kim ne dedi ne tepki verdi? En çok kime sinir oldum? En çok kimin tepkisine güldüm? En çok kim destekledi? En çok kim yadırgadı? Ev dışına çıkıp insanlarla bir aradayken yaşadıklarımı da diğer bir yazımda paylaşacağım.