Daha iyi bir dünyada daha iyi şartlarda yaşamak uzun zamandır üzerine düşündüğüm ve kendimce önlemler almaya çalıştığım bir konu. Sadece kendi hayatımız ve çocuğumuz olarak düşünmemek gerek. Torun çocuğu görecek veya göremeyecek bile olsak onlara kıyabilir miyiz? Kaynakların kıtlaştığı, solunan havanın rekor kirlilikte olduğu bir dünyada yaşamalarına içimiz elverir mi? Tüm bunlar hayatımızdaki tüm proseslerin sürdürülebilir kaynaklara bağlanmasıyla alakalı. Dekorasyonda sürdürülebilirlik adına ben kendi işimde, sektörümde neler yapabilirim diye sordum kendime ve uzun zamandır araştırmalar yapıyorum.
Sürdürülebilirliği destekleyecek adımların ilki tüketimi sınırlandırmak. Sınır sözcüğü biraz baskılayıcı gelebilir kulağa ama şöyle düşünmek gerek o alınacak parçaya gerçekten ihtiyaç var mı? Eskisi tamir edilebilir mi ya da ileri dönüştürülebilir mi? Bu soruyu sorarak elbette her yeri yamalı, yapıştırılmış dikilmiş şeylerle doldurun çevrenizi demek değil kastım. Kullanılabilecek gibiyse hemen çöpe atıp yenisini alma refleksinde olmayalım. Elbette bir parçadan vazgeçilirken onu ihtiyacı olan başka biriyle paylaşmak 2. aksiyon olur. Böylelikle tüketim frenlemede bir aşama yol katedilmiş olur. Çünkü her sektörde çok ciddi ihtiyaç fazlası stok ürün birikmekte ve bunların çoğu üretimden, kullanıcıyla bile buluşamadan çöp yığınlarına mahkum edilen bir yolculuk geçirmekte. İhtiyacın azaldığı sinyalini üreticilere verirsek üretilen rakamları aşağı çekmede katkımız oluşabilir.
Diğer adım ise satın alınacak malzemelerin türü. Evet dekorasyonda kullanılan malzemelerde belli favorilerimiz var. Peki bunlar doğal veya doğa dostu mu? Doğada yok olma serüveni ne kadar uzun ve zararsız? Örneğin, son yıllarda yayılan pleksiden üretilmiş sehpalar, tepsiler ve hatta koltuklar… Gerçekten konforla oturacağımız alanlarda böyle bir plastik hammaddeye ihtiyacımız var mı? Hele ki yapılan son incelemelerde kanımızda mikroplastiklere rastlandığını düşünürsek. Tabii bu serüvenin aslında en başı sürdürülebilir malzemelerden yapılmış binalara da gidiyor ama o anlık değiştirebileceğimiz bir şey olmadığından günümüz inşaat teknolojilerinde yapılacak tercihlerle daha orta ve uzun vadede etkisini gösterecek bir nokta.
Evin konumu itibariyle yazın serin kışın sıcak kalarak yakıt tüketimini azaltacak evler tercih edilebilir. Tabii konum itibariyle evin alacağı doğal ışık da bu kez elektrik tüketimini azaltacaktır. Ne kadar az enerji o kadar az ayakizi. Hatta yağmur sularının bahçe ve peyzaj sulaması için toplandığı yine tüketim dostu teknolojilerden faydalanılabilir.
Bazı ürünleri evde “kendin yap” projesi olarak değerlendirip kendimiz üretirsek de tüketimi yine sınırlandırmış oluruz. Doğada çözünebilen temizlik maddelerini kullanmak belki dekorasyonda değil ama kapalı alanlarda bu konuya yapabileceğimiz en büyük katkılardan biri olur.
Ev ve dekorasyondan ayrışmakla birlikte bu yazı ne kadar çok kişiye bilinç kazandırabilirse o kadar mutlu olurum. O yüzden karbon ayak izimize de değinmem gerek. Uçak yolculuklarından salınan kimyasallardan, biriken veya depolanan gereksiz e-postalara, doğalgaz kullanımına, plastik kullanımına ve hatta et üretim süreçlerine kadar karbon ayakizini arttıran onlarca madde var. Bunlara ne kadar az katkıda bulunursak kelebek etkisini o denli yaymış oluruz.
Bu zamana kadar websitemde biraz akış gereği biraz da bu konuya bağlama amaçlı sistematik olarak (dekorasyonda) sürdürülebilirliği odağında tutan yazılar kaleme aldım. Şimdi de hepsini listeliyorum, üzerlerine tıklayarak yazılara ulaşabilirsiniz. Keyifli okumalar ve yeşil bir gelecek diliyorum.
Wabi Sabi Stiliyle Doğal Evler
Tiny House – Küçük Ev Akımı Nedir?
Doğayla Bütünleşmenin En Etkili Yolu Ağaç Evler
Covid-19 Koronavirüs ve Evde Karantina Sürecinden Öğrendiklerim
Biofilik Tasarımlı Evler, Mekanlar