Önceki hafta kalpleri pamuk gibi yapan bir konserdeydim. Aslında biletleri aylar önce satışa çıkmış, çoktan da tükenmişti. Ama kuzenimde bir bilet boşa çıkınca ekim ayının ortasında, hiç de benlik olmayan Açıkhava konserine koşa koşa gittim. Benlik olmayan kısmı elbette soğuk havada izleme kısmı. Çok üşüyen biri olarak asla bu mevsimde açıkhava organizasyonuna bilet almıyorum normalde.
Bir sonraki haftam çok yoğun geçeceği için hastalanma lüksüm yoktu. Giydim termal kıyafetlerimi ve David Garrett konserine koştum. Ünlü keman virtüözünün Iconic ismini verdiği dünya turnesi kapsamında İstanbul‘ a yolunu düşürmüştü. İsminden de anlayacağınız üzere daha çok klasik eserleri yorumladığı bir konser temasıydı bu.
Klasiklerin yeri bende her daim ayrıdır. O yüzden konseri keyiften mest olmuş bir şekilde izledim. Düşündüğüm kadar da üşüdüğüm söylenemez 🙂 (şapka da taktığımı söylemeliyim elbette. Hatta Kasım ayında Lola Astanova geliyormuş yine Açıkhava’ ya ama gerçekten havalardan dolayı çekiniyorum, o konsere henüz karar veremedim)
Dolayısıyla David Garrett hayranıysanız, aşağıdaki fotoğraftan da göreceğiniz üzere mekan tamamen doluydu, bir dahaki konser ajandası açıklandığında gitmeyi düşünüyorsanız asla vakit kaybetmeyin çünkü biletler çok hızlı tükeniyor.