Bulgaristan şimdiye kadar gittiğim rotalardan biraz daha farklı. Aslında dekorasyon sektörüne yön veren belirgin bir trend-setter konumunda olmadığı için öne çıkan bir tarzı veya gördüğünüz an Bulgar stili diyebileceğiniz elementleri bulunmuyor. Bunu diyebileceğimiz noktalar daha kırsal kesime ait geleneksel motifleri ve yaşam tarzını barındıran detaylar.
Ama yalnızca geleneksel motifleri barındıran bir çalışma fazla kültürel temalı bir yazı çıkarırdır karşınıza ki bu da zaten referans kitaplarında ziyadesiyle mevcut. Ben bu geleneksel dokuları da görebileceğiniz ama çağdaş yaşamda Bulgar mimarların tercihlerini içeren görselleri de barındıran bir yazı hazırladım.
Anadolu ve Balkanların uzun yıllar dirsek temasında ve hatta kültürel göçlerle iç içe yaşaması sebebiyle Bulgaristan başta olmak üzere Rumeli ve Balkanlarda Anadolu dokularını andıran desenlere, tarzlara rastlarız. Gerek renk ve motiflerin kullanımı gerekse de günlük hayattaki işlevsellikleri derken “aslında yok pek birbirimizden farkımız” diyeceğimiz bir noktaya da getirir bizi. 
Geleneksel çizgilerin yanı sıra modern formlarda yalın çizgilerin daha sıklıkla tercih edildiğini görüyoruz. Ahşaba eşlik eden doğal dokular ve kumaşlarla sade ama fonksiyonellik ön planda çoğu zaman.
Elbette dünyanın pek çok yerinde olduğu gibi kırsal kesimler bu geleneksel yapılaşmayı korurken şehirler pratik günlük hayatın da getirdikleriyle daha az yorucu ve işlevsel parçalara dönmüşler.
Aralık ayında Sofya’ ya yaptığımız ziyarette de (bu gezinin yazısı buradaki linkte) bunun izlerini yer yer gördük. Bir yanda yüzü Avrupa’ ya dönük bir şehir, diğer yanda kendi kimliğini ortaya koyan yapılaşmalar ve dekoratif detaylar bir diğer yanda ise Anadolu kültürümüzden izleri taşıyan tanıdık elementler. Komşu olmanın, kültürel bir mirasın yıllar yıllar içinde süzülerek, evrilerek bugünlere gelmesinin izlerini tüm açıklığıyla görüyorsunuz. Peki siz nasıl buldunuz?
