“Çok satanlar” listesinin basamaklarını hızlıca tırmanıp zirveye yerleşen kitaplar antipati yaratır gibi bende hemen bir uzaklaşma refleksi oluşturur şayet zaten yeni eserini dört gözle beklediğim bir yazar değilse. Matt Haig bunlardan biri değildi. Hatta daha önce herhangi bir kitabını da okumuşluğum yoktu. Fakat kitabın isminde kütüphene geçiyor oluşu +2 puanla bir sıcaklık hissi verdi bana “Midnight Library” yani Geceyarısı Kütüphanesi.
Çok satanlardan olması bir yana, sosyal medyada da oldukça sık paylaşılınca kararımı değiştirip okumaktan vazgeçmeden almak istedim. Tercihim İngilizce oldu bu sefer. Kitabın arkasında yazılanları okumadığım da çok nadirdir ve bu kitap onlardan biri oldu. Bazen her şeyin bir sebebi oluyor.
Kadersel döngülere veya tesadüflere (bir şeylerin tesadüf etmesi anını severim, bunu tesadüf olarak yorumlamayı da ama aynı anda hiçbir şeyin tesadüf olmadığına da apayrı bir inancım mevcuttur) bağlantısal olaylara, kuantum ve paralel evren meselelerine her daim ilgim olmuştur. Hatta o zamanlar paralel evren kavramları bu kadar yaygın değilken izlediğim Gywneth Paltrow‘ un başrolünü oynadığı “Rastlantının Böylesi” ismiyle çevrilmiş olan “Sliding Doors” isimli film beni çok etkilemiştir. Hala beni en etkileyen filmler listemde ilk 5′ tedir. Fazla fikir verip büyüyü bozmak istemem ama bu kitabın bende bıraktığı lezzet aynı bu filminki gibi oldu. Ben kitabın arkasını bile okumadan satın alınca tam anlamıyla hiçbir fikrim olmadan başladığım için bu kadar ilgimi çeken bir konunun çıkması baya güzel oldu.
Hatta bu konuya o kadar kaptırdım ki bu ara bolca podcast de dinliyorum bu kuantum, süper pozisyon ve paralel evrenle ilgili. Meraklısı için gerçekten dipsiz bir dünya.
Kitapla ilgili yazacağım herhangi bir spoilera girecek. Keyifle okunan, su gibi akan bu romanı şiddetle tavsiye ediyorum.