Ünlü İngiliz yazar Herbert George Wells‘ in (genellikle kısaltılmış ismiyle tanıdığımız H.G. Wells) Zaman Makinası” isimli bilgi bilimkurgu türündeki kısa romanına denk geldim geçenlerde bir kitapçıda. Klasiklerden sayıldığı için beni cezbetti ve hemen okumak istedim. Bilimkurgu kategorisinde yazılmış ilk romanlardan bir tanesi aynı zamanda bu eser.

Benim ilgimi çekmesinin sebebi zaten uzun süredir var olan ama son birkaç yılda zaman kavramına, zamanda yolcuğa, kuantum fiziğine ve yasalarına daha da artan ilgimdir. Tüm bunlar paralel evren ve sonsuz olasılıklar konularıyla harmanlanınca bu kategorideki kitap, film ve diziler beni daha çok cezbeder oldu.

Gelelim bu romanımıza. Viktoria dönemi Londra’da yaşayan bir bilim adamının icat ettiği zaman makinasıyla 802.701 yılının Londra’ sını ziyaretini ve buradan dönüşte anlattıklarını içerir konusu. Her şeyden önce yıl çok iddialı. İki milenyum devirmiş, üçüncüsünün çok başlarında olan bizler için 800.000’ li yılları hayal etmesi oldukça güç.

Döneme politik dokundurmalar yapıyor olması biraz daha İngiliz tarihi ve politik geçmişine hakim olmayı gerektirir bu anlamda inceleme açısından. Ben o taraflara girmeden eserin kaleme alındığı yıllar itibari ile değerlendirmek istiyorum. 1895 yılında kaleme alınmış bir eser olması o günün ekonomik ve daha da çok teknolojik gelişmelerinin paralelliğinde giden bir romandır. O dönemin teknolojik gelişmelerinin uzun yılların çalışmaları ve denemelerinden sonra yine de günümüze kıyasla çok küçük adımlarla ama birbirinin peşi sıra çıkıyor oluşu tahminimce yazarı bu alanda eserler üretmeye yönlendirmiştir. O zamanlardan 800.000 li yılları hayal etmek dönemin gelişmeleriyle değerlendirildiğinde eserde verilen çıkarımlar ve gelecek tahminleri aslında çok orantılıdır. Bununla birlikte dünya tarihinde sanayi devriminin hızlanmasının ardından günümüze kadar olan süreçte  neredeyse patır patır üzerimize yağan teknolojik gelişmeler ile orantılıdığımızda ise 800.000 li yılların kitaptaki tasvirleri oldukça naif ve romantik kalıyor.

Bilgisayar çağının getirdiği robotlaşma ve yapay zeka benzeri kavramların yazarın hiçbir şekilde emsaline yanaşmıyor oluşu aradaki bu farkı doğuruyor bence. Ve bu kesinlikle eleştirdiğim bir nokta olamaz. Çünkü bir eseri elinize aldığınızda okuduğunuz günün şartlarına değil de yazıldığı döneme, o günkü şartlara ve vizyona göre değerlendirmek en doğrusu olur. Aksi, yanlış yorumlara ve değerlendirmelere götürür.

Bu çerçevede okuduğumda bana keyif veren bir eser oldu. bu konulara merakınız varsa ve türünün ilk örneklerinden olan bu eseri henüz okumadıysanız mutlaka okuyup kendi zevkiniz ve dağarcığınınız çerçevesinde üzerine düşünmenizi tavsiye ederim.

Yazar

Yorum Yaz

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Pin It