Defalarca ve defalarca gitmiş olsam da Avrupa ülkeleri bana ilham vermeye devam edecek. Arşınladığım her sokak, gördüğüm ufacık bir detay bambaşka yerlere götürür her zaman. Özellikle son birkaç seyahatimde bunu daha çok hissettim. İlk kez gittiğin bir şehirde ister istemez daha genel geziyorsun, tam turistçilik oynuyorsun. Ancak mecburiyetten değil de sırf keyiften 2, 3, 4 ve daha pek çok kez gittiğin şehre yaklaşımın da bir başka oluyor. Her bir karesini sanki zoomlayarak hafızaya alıyorsun bu kez, atladığın detaylar, daha derinlerdeki güzellikler neymiş onları görmeye çalışıyorsun.
Daha eski takipçilerim, okuyucularım bilir. Benzer bir konuyu 5 yıl önceki Roma seyahatimde kaleme almıştım; sokak lambalarıydı konu (okumak için buraya tık). Şimdi ise kapılar ve tokmakları. Rönesans. canım Rönesans. Avrupa’ da karanlık ve yobaz Orta Çağ’ a güneş gibi doğan, sanatın ışığıyla yüzyılları aydınlatan, düşündüren, öğreten. İşte kimisi bu büyüleyici dönemden, kimisi daha da eski zamanlardan günümüze ulaşan ve hala bizi etkileyebilen (bunda titizlikle korunmuş olmasının payı muazzam) bu yapıların kapılarına bir göz atalım istedim ve elbette tokmaklarına.
Etkilenerek incelediğimiz, yüzyıllar boyunca çok iyi korunmuş o devasa binaların elbette ilk etkiyi yaratacak bölümü girişleri. Önce çarpıcı bir kapıyla başlangıç yapılmalı ki ziyaretçinin nasıl bir yere geldiğine dair aklında bir şeyler şekillensin.
Elbette bu kapıların her biri sanat eseri gibi dizayn edilmiş tokmaklarını da atlamamak gerek. Kimisi bir sembol, kimisi sadece kocaman bir tokmak, kimisi tüm duygularını ayırdedebildiğiniz bir heykel ama hepsi birbirinden gösterişli. Bir kapıyı durup dakikalarca inceleyebilir mi bir insan? İşte bu tasarımlar tam da bunu yaptırıyor insana. Müze gezer gibi her kapıda durup inceliyorsunuz. Toskana bölgesi bu anlamda sanki biraz daha ileride çünkü sanatın yeniden doğuşunun merkezi Floransa‘ yı sınırlarında barındırıyor. E bu durumdan bir hayli nasibini almış bence.
Ah hele bu kapının ilhamı. Instagram’ dan takip edenler biliyor, henüz burada yayına almadım ama yepyeni amerikan servislerimden birinin birebir ilhamıdır Duomo’ nun yanındaki vaftizhanenin bu kapısındaki formlar. İşte bu linkteki de o modelimiz.
Yüzlerdeki ifade ne kadar net farkında mısınız?
Bir sanat eseri de Duomo’ ya giden sokaklardan birinde. Ne olur Avrupa’ da gezerken dümdüz karşıya bakmayın, bulduğunuz her boşluktan başınızı uzatın, muhakkak sizi şaşırtacak şeyler olacak.
Bu iç kapı ise Piazza de la Republica’ nın en eski cafesi Gilli‘ ye ait. Gezi yazımda okudunuz zaten ama söylemeden geçmeyeyim, meydana karşı kahve-tatlı keyfi yapmadan ya da burada kahvaltı etmeden Floransa’ dan dönmeyin.
Bu giriş diğerlerine göre nispeten modern. Ama girişin katman katman sizi davet edişi, karoların güzelliği, ışığın yeterliliği ve bir anda şaşırtan zürafayla bence tarihi olanların yanında gülümseten bir dizayn olmuş. Nispeten daha mütevazi kapının arkasındaki modern dünyaya çok zarif bir şekilde davet ediyor bence.
Ve sizi diğerleriyle baş başa bırakıyorum. (bazı görseller tanıdık, gezi yazımdan. O yüzden nereler olduğunu tekrarlamıyorum. Okumamış olanlar Toskana yazım için buraya tıklayabilir.)