Özgür Bolat “Beni Ödülle Cezalandırma” kitabıyla son yıllarda adından çokça söz ettirmiş olsa da kendisini Hürriyet gazetesinde yazdığı yıllardan beri okur, takip ederim. Doğru bulduğum tespitleri ile hayatın her alanına dair fikirlerinden feyz alabileceğiniz bir eğitim bilimcidir kendisi.
“Beni Ödülle Cezalandırma” adlı ilk kitabında çok can alıcı bir konuyu ele alıyor. Özellikle Türk aile yapısının DNA’ sına işlemiş cezalandırma, göz korkutma, tehdit gibi çocuk yetiştirilirken uygulandığına şahit olduğumuz bu süreçlerin çocuk gelişimi açısından dezavantajlarına değiniyor. Kitabın isminden de anlayacağınız üzere sadece ceza yöntemine değil bir olaya, davranışa karşılık ödül sistemini de tümüyle eleştiren bir temele dayanıyor.
Bunu kendi yaptığı çalışmalar, gözlemler ve vakalar aracılığıyla anlatmasının yanı sıra dünya çapında elde edilmiş bulgulara ve örneklere de yer vererek destekliyor.
Benim görüşlerime gelirsek, uygulamada her anne baba gibi tökezlemeler yaşasam da teoride ödül ve ceza yöntemini savunmayan ve esasen sevmeyenlerdenim. Elbette insanız, ben ne kadar kararlı olup uygulayacağım deseniz de her bir çocuk ayrı birer okul. Dolayısıyla sizi rotanızdan saptıracak ve uygulamada bocalamanıza sebep olacak davranışları muhakkak olacaktır çocuklarımızın. Ancak doğruları (kesinlikle herkese göre değişir ama ben mantık olarak kitabı kendime yakın bulduğum için doğruları diyorum.) bilerek maksimumda özen göstermeyi hedefleyebiliriz. Çünkü kitapta hak verebileceğiniz sayısız vaka ve tespit var. Bazıları su götürmeyecek ve onaylayacağınıza %100 emin olduğum şeyler. Zaten okurken yanınızda mutlaka bir kalem olsun, unutmak istemeyeceğiniz ve geri dönüp bakmak istediğinizde önemli yerleri tekrar tekrar gözden geçireceğiniz satırlar olacak.
Tüm bunlarla birlikte genel savunmaya katılsam da bazı bölümlerde boşluklar tespit ettim. Bir eğitimbilimcinin savının aksini iddia etmek veya yetersiz bulmak değil burada amacım. Sadece bazı yerler o kadar motomot dümdüz verilmiş ki okurken “var mı böyle bir çocuk?” veya “önce bir çocuk sahibi olsan bunu sonra yorumlasan-çünkü öyle olmuyor” türevlerinden itiraz edesim geldi açıkçası. Birkaç yerde de çözüm olarak sunulan maddeleri yeterli ve sağlam bulmadığımı söylemeliyim.
Bir seminerine de katılmış bir anne olarak diyorum ki Özgür Bolat her şeyden önce muazzam eğitim hayatına (Boğaziçi-Harvard-Cambridge gibi bir üçgenden bahsediyorum) saygı duyduğum hayran olduğum bir yazardır. Tatmin edici bulmadığım yerler olsa da feyz alacağınız ve kesinlikle uygulamak isteyeceğiniz pek çok fikri barındırıyor bu değerli kitap. Kendinize 3 satır katacağınızı bilseniz bile mutlaka bir anne baba olarak okumalısınız derim.