Son zamanlarda adını bir yerlerde, özellikle de moda sektöründe, sıkça duyduğumuz “old money” kavramına eminim siz de aşinasınızdır. Konu hakkında fazla bilgisi olmayanlar için de şöyle bir başlangıç yapayım. Geleneksel olarak önceki kuşaklarından gelen, köklü maddi gücü elinde tutan insanlar ve aileler için kullanılan bir terimdir. Kısacası, günümüzde çığlık kıyamet maruz kaldığımız sonradan bu güce sahip olmuş kesimin ve bu kesimin tercihlerinin 180° zıttı da diyebiliriz.
Old money akımı daha çok giyim, tavır ve tutum olarak boy gösterdi ilk başlarda. Bu zümreye ait kişilerin giyim tercihlerinden üye oldukları kulüplere, tercih ettikleri spor dallarına, seyahat stillerine hatta duruşlarına kadar asil bir tavır hakimdir. Aileden gelen sahip oldukları görgü ve yaşam biçimi tüm bu seçimleri şekillendirir. Dolayısıyla oradan oraya sürüklenen trendlerden ziyade kendi gustolarının süzgecinden geçmiş, stilini oturtmuş, biraz klasik ama kesinlikle zamansız seçimleri ile karşınızda yer alırlar. Onları asla kocaman logosuyla lüks markaların gömlek, t-shirt gibi ürünleriyle göremezsiniz. Sessiz lüks dediğimiz kavramdır bu bağır çağır ilan edilen gösteriş merakına tam tezat olarak.
Genelde kahvenin tüm tonları, siyah, antrasit ve kömür grileri ile dengelemek için de krem ve beyaz tonları tercih edilir. Blazer ceketler, zarif gömlekler, kumaş veya kot pantolon hangisi olursa olsun kesinlikle tertemiz dikişler ve kaliteli kumaşlarla birleşir. Kullanılan aksesuarlarda da zarafet öncelikli kıstastır. Old money stili tek başına bir marka olsa bu tepeden tırnağa Ralph Lauren olurdu mesela.
“Old money” kavramını tam anlamıyla özümsediysek dekorasyondaki yansımalarına geçebiliriz. Zira daha önce de pek çok yazımda kaleme aldığım gibi moda akımı olarak karşımıza çıkan pek çok trendin dekorasyona da sıçradığını çoğu zaman görürüz. Temel kriterler dekorasyonda da geçerli. Aşırı iddialı desenler, kumaşlar ve mobilyalar yerine yine zamansız parçalar birbirini dengeleyecek renklerle bir arada kullanılır. Yine örnek vermek gerekirse, sayısız kez izlediğim, bence kategorisinde bir klasik sayılabilecek film olan Meet Joe Black tepeden tırnağa bu akımın izlerini bulabileceğiniz bir yapıttır. Bu yazıda da gördüğünüz siyah beyaz karolara olan bitmeyen hayranlığımın başladığı filmdir. Epey ses getirmiş olan dizi Succession da listeye eklenebilir.
Evler genelde büyük; köşk, yalı veya malikane kategorisinde karşımıza çıkar. Yine bu hacimle orantılı devasa merdivenlere sahiptir iç mekanlar da. Genel bir bakış attığınızda fazla hiçbir detay gözünüze çarpmaz, denge vardır ve her şey olması gerektiği yerde ve şekildedir.
Aksesuarlarda değerli tablolar, heykeller göze çarpar. Genellikle dekoratif olarak değil zaten koleksiyonerliklerinin getirdiği önemli sanatçılara ait eserleri içerir bu gördükleriniz. Elbette antika parçaları da unutmayalım. Köklü ve görmüş geçirmiş her ailenin vizyonunda olduğu gibi bunu yansıtan kıymetli kütüphane ve çalışma odaları da göz doldurur. Kumaşlarda değerli ketenler, pamuk, ipek ve deriler göze çarpar. Genelde düz renkler göze çarpsa da desen tercih edildiğinde göz yormayan zarif çiçekler, çizgiler ve ekoseler ön plana çıkar.
Como Gölü kıyısında İtalyan çizgisinde bir villa, Güney Fransa‘ da Provence veya Cote D’Azur bölgelerindeki malikaneler, İsviçre’ de Zürih veya Cenevre’ de göl manzaralı bir ev ya da Londra’ da Sloane Street / Kensington bölgesindeki bir penthouse bu stili her zerresiyle yansıtacak yapılar olabilir.
“Old money” akımını siz nasıl buluyorsunuz? Aşağıya yorum olarak fikirlerinizi yazmayı unutmayın.