Geçtiğimiz günlerde bir yazı yayınlamıştım: “Lüks Moda Markalarından Restaurant Çıkarması” ismiyle (isme tıklayarak yazıyı okuyabilirsiniz) Bunu kaleme alırken aklımda elbette bu yazı da vardı çünkü aslında bu iki tema ve kategori birbiriyle iç içe gidiyor.Biri restoran biri dekorasyon diyeceksiniz belki ama şurada birleşiyoruz, ikisi de yaşam alanlarımızı şekillendiren temalar ve en nihayetinde zaman geçirdiğimiz mekanları giydiren bir yöntem.
Bazı lüks segmentteki markaların çok uzun yıllardan beri ev ve dekorasyon temaları zaten mevcut. Buna ilave olarak son yıllarda bu kategorideki ilgiyi ve artan talebi gören diğer markalar da ya mobilya gibi geniş koleksiyonlarla ya da dekoratif aksesuar koleksiyonlarıyla ucundan kıyısından bu akıma dahil oldu.
Pandemi ile birlikte hepimize yüklenen, hygge gibi akımlarla desteklenen “evde iyi hissetme” felsefesiyle de yakından ilişkilendirmeliyiz. O dönem lüksün biraz doğasında da olan giydiğini, kullandığını gösterme dürtüsünün yeterince karşılanamaması “bu markayı seviyorum, madem daha çok da kapalı mekanlardayız artık, o zaman bu markanın ürünlerini evimde de görmeliyim” fikri yaygınlık kazandı.
Her markanın stratejisi farklıdır tabii ki ama mobilya gibi daha kapsamlı konulara girenleri dekorasyon dünyasında kimliği ile iz bırakmayı ve ciddi olarak bir sektör oyuncusu olmayı hedeflediğini düşünüyorum. Bazı markalar ise sadece mum, tepsi, küllük, fincan ve vazo gibi mekanlara daha kolay entegre edilebilir, üretimde de markayı yormayacak seçkilerle ilerlemeyi tercih ediyor. Bazı markalar ise yoğun olarak sofra grubunda koleksiyonlar çıkarmayı seçebiliyor.
Ralph Lauren
Christian Lacroix, Ferre, Armani, Versace, Missoni gibi bazı markalar duvar kağıdı ve kumaş gibi daha teknik koleksiyonlarla varlık göstermeyi yol haritasına koyabiliyor. Louis Vuitton, Prada, Dolce Gabbana gibi markaların entegre ettiği koleksiyonları ise maalesef biraz zorlama buluyorum. Mutlaka tasarımcılarla işbirlikleri ve sektörümüze katkısı anlamında güzel işbirliklerini getiriyor. Ancak özellikle Arap dünyası tarafından da oldukça desteklenen ve tüketilen şekliyle, yoğunlukla “o ihtiyacı bile tatmin etsek yeter” mantığı mı güdülüyor diye düşünmeden de edemiyorum.
Hermes
Christian Lacroix
Missoni
Dolce Gabbana
Bu anlamda yıllanmış markaların sezonlardır ürettiği koleksiyonlar bana çok daha samimi geliyor. Örneğin, Ralph Lauren’ in Harrods’ taki mağazasında hazır koleksiyonlar haricinde, bir mobilya mağazasına gitmiş gibi, kendine ait geniş kumaş kartelaları arasından seçim yaparak kendi siparişinizi de oluşturabiliyorsunuz. Bu stratejinin profesyonelliğini inkar etmen mümkün değil.
Etro
Gucci
Yine de her ne sebeple olursa olsun sektörümüze pozitif katkısı olacak tüm girişimleri her zaman desteklerim. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Lüks kategorideki hazır giyim markalarının dekorasyon dünyasına giriş yapmasıyla ilgili görüşlerinizi merak ediyorum. Siz kullanır mısınız? Aşağıya yorum olarak bırakabilirsiniz. Bu konuya benzer bir yaklaşımda olan lüks markaların otelleşmesinden bahsettiğim yazım da buradaki linkte.