“Decoridea benim evim, siz de bu evi bir an boş bırakmayan hep çat kapı uğrayıp beni sevindiren dostlarımsınız… Madem bugünün tatlı misafirleri sizsiniz, gelin evimin yeni köşesini göstereyim size: işte KÜTÜPHANEM” 🙂
Kültür sanat köşemiz için yazdığım yazılar ve tavsiyelerim de malumunuz. Kitap kurdu bir kişi olarak bundan sonra sizinle okuduğum kitapları da paylaşacağım.
Yazar hakkında kısa bilgiler, genel konu ve benim izlenimlerim yer alacak. Yalnız şunu belirteyim; bir huyum var ki merakla takip ettiğim, sevdiğim yazarların kitapları olmadıkça fazla reklamı yapılıp kamuoyunda çok tartışma yaratan kitapları hemen alıp okuyamıyorum. Üstünden ortalama bir yıl gibi bir zaman geçmesi, kitabın reklamlarının bitmiş olması gerek. Huy işte 🙂 Yazması benden kitabı okuyup okumamak ise size kalmış.
“Decoridea Kütüphanemizden” paylaşacağım ilk kitabım Oscar Wilde’ ın “Dorian Gray’ in Portresi”. 1891′ de yayınlanmış olan bu kitap içinde bulunulan dönemde geçiyor. Yazarın en ilgi çekici klasiklerinden biri olan bu gotik korku eser sizi ürkütmekten ziyade Dorian’ ın fikirleri ve davranışları üzerine epey düşündürmeye itiyor.
Kahramınımız Dorian Gray genç ve çok yakışıklı bir adamdır. Kendisinin hayranı olan ressam Basil Hallward onun bu “güzelliğinden” çok etkilenir ve ve Dorian’ ın portresini yapar. Bir gün Basil’ in evinde onun arkadaşı Lord Henry Wotton ile tanışır ve haz, zevk ve güzelliği baş tacı yaptığı hayat felsefesinden çok etkilenir. Günün birinde bu yakışıklılığını kaybedeceğini idrak eder ve dehşete kapılır.
Böyle bir psikoloji içindeyken kendisinin yerine Basil’ in yaptığı portrenin yaşlanmasını diler ve dileği kabul olur. Oldukça çalkantılı ve erdemsiz bir hayat yaşayan Dorian’ ın kendisi gerçekten yaş almasına rağmen gençliğini ve yakışıklılığını korurken portresinde yaşlılık izleri belirir günbegün. Yaşlanmamasından aldığı güç Dorian’ ı çok farklı yerlere götürecektir.
PS: Bu arada bu da size sözüm olsun başka türlü yerine getiremeyeceğim çünkü. Kitaplarına gözü gibi bakan, pamuklara saran, biri ödünç alıp geri getirmezse çıldırabilen, kitabını kıvırıp okuyana sinir olan, onları mücevherleri gibi gören ben neredeyse 2 senedir evdeki kütüphanemi tasnif etmedim. Evet utanıyorum ama çeyiz yerleştirme esnasında o kadar eşya arasında onlarca koli kitabı açmak bile inanılmaz bir mesaiydi, o gün bugün bir türlü bu işe vakit ayıramadım.
Şimdi madem böyle bir bölüm yazıyorum, söz sana okuyucum! İlk fırsatta çalışma odasına girip tasnif işini bitireceğim veee neyi nasıl yaptım, odanın, rafların, kitapların son hali nasıl oldu diye sana bir çalışma odası çekimi yapacağım, sözüm söz 😉
3 Yorum Var
çok beğendim bu sofrayı elinize sağlık
çok beğendim bu sofrayı elinize sağlık
Çook teşekkür ederim 🙂 sevgiler..