İyi ki geçen ay karla örtülü buzzz gibi bir kış yazısı yazdım ya bu ay hemen kızgın kumlar serin sulara dönmem lazım illa. Denizsizlik çok yaramıyor bana. Hele ki gidişimizin 2. yıldönümü yaklaşırken 3-4 ayda bir ataklar halinde gelen Maldivler krizim yine tutmuşken bu ay kaleme almamak olmazdı.
Mallorca yazısında olduğu gibi bir uyarı geçeyim. Ciddi anlamda mükemmel deniz ve kumsal fotoğrafları içeriyor bu post, psikolojinizi hazırlayın 😉
Maldivler diye bir yer olduğunu bildim bileli balayı için Seyşeller ile kapışabilen tek adresti bu adalar ve galip gelen de burası oldu.
İnternette yaptığım araştırma sonucunda Baracuda Turizm’ in balayı turlarında çok iyi ve sorunsuz olduğunu okumuştum. Butik bir seyahat acentesi olduğundan her aşamanızda son derece yardımcılar kesinlikle tavsiye ediyorum. Şirketin şu anki adı Andiamo Tur, aklınızda olsun… Maldivlere vize gerekmediğini de hatırlatmış olayım.
Maldivler’ in ünlü egzotik çiçeği frangipani/plumeria. Tam bir saflık simgesi.
Yine epey otel taramaları ve birkaç arkadaşımızın da referansıyla Anantara Veli Hotel‘ de karar kılıyoruz. Anantara grubunun dünya çapında epey oteli olduğu için gözümüz kapalı güvenip yola çıkıyoruz. Bunda oraya gittiğimizde yapmayı aklıma koyduğum “island picnic” denilen aktivitenin yer alması da etkili oldu. Sizi botla ufak ve üzerinde kimsenin yaşamadığı bir adaya bir piknik sepetiyle bırakıyorlar, akşamüstü dönüp geri alıyorlar. Bu fikir bana yıllardır son derece Robinsonvari ve egzotik gelmiştir. Tabi bu aktiviteye burada bir yıldız koyup konuyu yeri gelince açacağım.
Bizim gideceğimiz dönemde henüz THY’ nin direkt Male uçuşları başlamamıştı. Yoksa kesinlikle 7 saat 20 dakikalık uçuşla onu tercih eder, aktarmalı uçuşun hengamesiyle uğraşmazdık. Yine de Doha aktarmalı olarak Qatar Airways ile yaptığımız uçuşlarımızdan memnun kaldık. Evli, yıldönümü veya balayı çiftlerine de bir ipucum var. Bu fikri bana işi gücü olup çalışıp da neredeyse bir tur rehberi kadar gezmeyi, organize olabilmeyi başaran, yıllar öncesinin Mısır turundan bana yadigar sevgili arkadaşım Özlem verdi. Uçuşunuza bir hafta kala havayolu ofisinizi arayıp balayı çifti olduğunuzu ve eşinize uçakta bir sürpriz yapmak istediğinizi söylüyorsunuz ve onlar da sizin için enfes bir pasta organize ediyor. Singapur havayollarının pastayla şampanya ikram ettiği de başka bir not. Deneyin, hakkınızı kullanın. Pasta İstanbul’ dan ayarlandığı için Do & Co mutfağından çıkmıştı ve çok pasta ayırt eden biri olmama rağmen bayıldığımı söylemeliyim.
Uçağımız pazar günü öğleden sonra 4 civarındaydı. Sorunsuz olan 4,5 saatlik ilk uçuşu Doha’ ya rahat bir şekilde gerçekleştirdik. Bahsettiğim sürpriz de bu ilk etapta gerçekleşti. Tabii ben telefonda bu ayrıntıyı sormayı unuttuğumdan hostesle aramızda geçen “notlaşma” sebebiyle eşim iyiiice meraklandı 🙂 ama beklediğine de değdi.
Aklınızda olması gereken bir not da Doha’ dan Male aktarması yapıyorsanız fazla oyalanmamanız. Uçak rötar yapmadığı halde ihtiyaç molası bile veremeden “son çağrı” ile yetiştik 2. uçuşumuza. Çünkü Doha havalimanı oldukça büyük, öyle ki terminaller arası bindiğiniz otobüs o kadar uzun mesafe gidiyor ki etrafta görülmeye başlanan yapılarla beraber yanlış otobüse binip şehre indiğinizi düşünebilirsiniz.
Ve yine bir 5 saatlik uçuşun ardından pazartesi sabah başkent Male’ deki İbrahim Nasır Havalimanı’ na indik. Türkiye’ nin 30-40 yıl önceki otobüs garajları gibi bir yer desem yalan olmaz. Ancak bu yıl sonuna doğru tamamlanacak olan yeni havalimanı da yapım aşamasında. Burada bizi otelimizden gelen bir yetkili karşılıyor adaya sürat teknesiyle yapacağımız transferde eşlik etmek için.
Ve 45 dakikalık tekne turu sonunda adamızdayız!.. Bu kadar canlı yeşilin, bembeyaz kumsalın, masmavi denizin bir arada bulunduğu coğrafyalar gerçekten ender bulunur. E bulmuşken de tadını çıkarmak gerek 😉
Anantara Veli, Anantara Dhigu ve Gulhi Fushi adalarından oluşan grup otelleri South Male atölü-mercan adasında yer alıyor.
Resepsiyonda adamız, otel ve odamızla ilgili bilgileri aldıktan sonra deniz üstü bungalowlarındaki odamıza yerleşiyoruz ve ver elini güzeller güzeli Hint Okyanusu. (Büyük Okyanus-Los Angeles’ ta ve Atlas Okyanusu’ ndan (Küba’ da) sonra Hint Okyanusu’ nda da yüzdüm ya muhteşem üçlü tamamlandı. Tüm o yazılar da sırası geldikçe paylaşılacak sevgili takipçim)
Odanızdan direk denize inebiliyorsunuz…
Gördüğünüz gibi adanın her yeri kum. Birkaç restaurant da buna dahil. Akşamları şık olacağım topuklu götürmem şart diyorsanız benim gibi götürdüğünüzle kalırsınız 🙂 maksimum pullu taşlı düz terlikler, sandaletler dahasını giymek gerçekten imkansız. Ayrıca gitmeden önce bizi böceklere ve tropikal sineklere karşı uyarmışlardı ama rahatımızı bozacak hiçbir haşereyle karşılaşmadık, gece yengeçleri dışında. Onlar da zaten siz üstüne yürüdüğünüzde kaçıyor. Bunda deniz üstü bungalowlarda kalmamızın da etkisi olabilir, kumsal villalarında bu tip böceklerle karşılaşma ihtimali daha fazla olabilir.
İlk günümüzü yorgunluğun ve nemli sıcak havanın da etkisiyle tamamen SPA keyfine ayırıyoruz ve geniş SPA menüsünden çiftlere uygulanan 1 saat 45 dakikalık bir masajı seçiyoruz. Karşılamayı lavanta kokulu serin havlu servisinin yanında ılık lemongrass çayıyla yapıyorlar. Değişik tatlara açığımdır, yeni şeyler denemeyi severim, bazen sevmeye de zorlarım çekimser kaldığım noktalarda ama bu lemongrass düşman başına, aman diyim, çekilecek dert değil. Sindirimi kolaylaştırıyormuş, ben uyarayım da illa deneyeceğim derseniz bilemem. 🙂
SPA keyfini, o huzuru ve dinlenmişliği kesinlikle herkes yaşamalı. Ve tabii ki ilk 1 ve 2. gün yapmak lazım ondan sonra zaten güneş ciddi yaktığı için masaj ızdıraba dönüşebilir.
Masaj esnasında gözünüzün gördüğü mis kokulu çiçekler…
Yemeklerde hiçbir zaman sorun yaşamadık. Kahvaltılarda zeytine varana kadar çeşit, akşam yemeklerinde dünyanın tüm mutfaklarından gerçekten lezzetli yemeklerle mideler bayram etti. Maldivlerde aç kaldık diyenlere pek inanmayın derim. Zaten niş restaurantların dışında rezervasyonunuza dahil yemek yemeniz gereken restaurantları bir gece Veli’ de bir gece Dhigu’ da şeklinde ayarlamışlar o yüzden iki oteli de deneyimliyorsunuz, her gece aynı yerde yemek durumunda da kalmıyorsunuz.
Odalar ise gayet ferah ve keyifli döşenmişti. İlk gece camdan baktığınızda birazcık tüyler ürperten okyanusun zifiri karanlığında uyuma fikri tedirgin edebiliyor ama hemen uyum sağlıyorsunuz. Geceyarısı çıkan kuvvetli rüzgar bizi epey tedirgin etti hatta odadan duyulan rüzgar şiddeti burada esse kasırga çıktı sanabilirsiniz ama bakıyorsunuz deniz gayet normal. Dolayısıyla Maldivler’ de telaşa, paniğe yer yok, burada her şey her zaman sakin.
2. gün etrafı keşfe çıktık. Hem kendi adamız Veli’ de hem de Dhigu’ da. Yer yer yüzerek zaman zaman da ring servisi yapan dhoni dedikleri teknelerle adalar arasında gidip gelerek. Yeşilini mavisini beğendiğimiz an hemen oracıkta girdik denize hiçbir anını kaçırmamak için. Bu arada bambaşka bitkiler, çiçekler de gördük. Tropik adanın en güzel yanlarından biri. Bir de devamlı rüzgar var ama bu da çok normal; okyanusun orta yerindesiniz.
Ada turumuz esnasında resepsiyona uğrayıp şu bahsettiğim “island picnic” aktivitesini ve günübirlik Male turu gezisini sormak istiyoruz ama ne duyalım. Şu an piknik turu yapılmıyormuş, e web sitenizde yazıyor desek de olmadığını savundular. Neyse, biz de ıssız ada keyfimizi odamızın çaprazında yer alıp 3 dakika yüzme mesafesindeki kimsesiz minik adada yaparız diye düşünerek, kör istedi bir göz, Allah verdi iki olarak yorumlayıp günde birkaç kere “minik adamızı” ziyaret etmeye başladık. Male turu da 8 kişi toplanınca yapılıyormuş, ha bugün ha yarın diye diye ne yazık ki bu turu da gerçekleştiremedik 🙁 Çünkü o 8 kişi bir türlü toplanamadı. Her ne kadar gidenler aman sakın, çok kötü, çok pis yer dese de görmek istiyordum gitmişken yerel halk ne yapar ne eder bilmek lazım madem dünyanın bir ucundan gelmişiz, hep medeniyet görecek değiliz ya… Bir dahakine kısmet diyelim.
İşte hemen burnumuzun dibindeki minik adamız. Bu arada nisanda bizim gittiğimiz dönem aslında en iyi sezon olmamasına rağmen sadece 1 gün yağmur denk geldi ama o anda bile denizin muhteşem rengini görüyorsunuz. Yağmurunu da görmedik değil hani.
Denizde görülen koyuluklar benim gitmeden önce düşündüğüm gibi yosun değil, mercanlarmış. Onlar olduğu yerde durduğundan aralarından yürüyerek geçmenize imkan veriyorlar. Ama size en güzel tavsiyem oraya şnorkel-palet-gözlük üçlüsü olmadan gitmeyin. Bizim gibi tüplü dalışa cesaret edemiyorsanız şnorkelle yüzerken gördüğünüz rengarenk balıklar ve enfes mercanlar bile sizi fazlasıyla tatmin edecek. Bu maviliklere benzer 2 denizde bulundum daha önce. Biri Küba’ da Varadero’ ya yakın Cayo Blanco’ da diğeri de
Mısır’ da Hurghada açıklarındaki Giftun adasında ama sadece denizle bitmiyor, doğa, etrafı sarmalayan yeşil, dev palmiyeler, devamlı esen rüzgar, size tropik bir adada olduğunuzu hep hatırlatıyor.
Otelin en unutulmaz ayrıcalıklarından biri de denizin içinde (yakın görünse de epey yürüme ve yüzme gerektiren) yer alan bu hamak. Mavinin en ortasında bu keyfi yaşamak muazzam…
Neredeyse tüm tropik meyveleri sevdiğim gibi yeni tanıştığım bu mangosteen ve aşağıdaki lychee’ yi de çok sevdim. İkisi de sert kabuğunun altında tatlı, yumuşacık lezzetler barındırıyor.
Lychee ilk etapta direk “saçlı çilek” izlenimi veriyor, pek davetkar değil açıkçası ama tad muhteşem 🙂
Dragon Fruit ise iç görünüm olarak kiviyi andırsa da kesinlikle ekşi değil, çok daha nötr bir tadı var. Ama meyve meyvedir, o sıcakta her türlüsü insanın içini ferahlatıyor.
BU sevimli yaratıklar her yerde..
Yengeci görebilen?! 🙂 Korkmayın onu yakalamak için epey bir çalıların arasına girdim, hemen öyle çıkmıyor karşınıza…
Böyle bir huzurda sabah kahvaltısı…
Okyanusa yakın hangi ülkede olursanız olun ıstakoz yiyin mutlaka. Hem buradakinden çok ucuza yersiniz hem de dondurulup gemilere yüklenip gelmediğinden tazeliği tartışılmazdır.
Bir akşam düzenlenen happy hourda çok lezzetli atıştırmalık balık çeşitleri ve hindistan cevizi ve çeşitli meyvelerin içinde sunulan enfes kokteyller vardı.
Medceziri en güzel sabahları ve akşamları gözlemliyorsunuz. Sabah odanın merdivenlerinin en dibine inen su akşam saatlerinde en üst basamağa kadar çıkmış oluyor, değişim inanılmaz.. Doğa, olağanüstü varlığıyla şov yapıyor size… Yukarıda da dikkat ederseniz deniz hamağı kaybolmuş neredeyse…
Anılarıma dönüş yaptığım bir gezi yazım daha sona erdi böylece.. Tatilinde bol aktivite, müze, heyecan arayanlardan olup Maldivler’ de sıkılacağını düşünen çiftlere ancak yapmayın, etmeyin diyebilirim. Geceyarısı balıkçılığı, tüple dalış, kendi avladığın koca bir balığın servis edildiği tekne turları gibi pek çok extra turu da tercih edebilirsiniz. Yeter ki tsunamiler ve küresel ısınmayla bir gün kaybolma tehdidi altındaki bu muhteşem coğrafyayı yeryüzünden silinmeden görün… Herkesin bu rotayı bir gün tatil planlarına eklemesi dileklerimle..