Maksimalizm adının da çağrıştırdığı üzere minimalizme tepki olarak doğmuştur. Minimalizmde ne kadar yalın tasarımlar ve sadelik ön plandaysa, maksimalizmde de bir o kadar hacimli mobilyalar ve kalabalık dekorasyon unsurları yer alır. 
1-2 nesil üstümüzün bu akıma “çarşamba pazarı”, “çullu türbe”, “çıfıt çarşısı” gibi yakıştırmalar yapması muhtemeldir 🙂 Çünkü belli bir düzen ve nizama alışmış o 2 değerli nesil için bu kadar fazla rengin ve desenin bir arada bulunması imkansız! Ama maksimalizme göre değil.

Aslında bu kadar detayın bir arada kullanılmasında biraz empresyonizme yani dışavurumculuğa da gönderme var. İnsanın içinde varolan kendinde hissettiği her türlü duygunun özgür bırakılmasında işin anahtarı. Vişne çürüğünün yanına mavi mi? Onun da yanına kırmızı monokrom desenler? Onun da yanına iri kalın çizgiler? Tüm bunları bir potada topladığınız zaman işte size maksimalizmin en can alıcı noktaları. 

Yalnız bu akımı evinizde uygulamak istiyorsanız bazı detaylara dikkat etmelisiniz ki ortaya çıkan sonuç gerçekten de “çıfıt çarşısı” olmasın. Öncelikle yaptığınız seçimlerde ürünün kalitesi kusursuza yakın olmalı. Seçtiğiniz duvar kağıdı ne en ufak bir pot yapmalı duvarda, ne de seçtiğiniz kumaş alelade bir şekilde tutturulmuş olsun koltuğunuzun iskeletine. Bunlar fazla detay olsa da öncelikle kalite algısını yükselten ipuçları. Renkte sınırımız yok denebilir, tek şart kombinleyip yakıştırabilmek.

Benden ufak bir tavsiye, bu akımı ne kadar sevseniz de sadece yatak odasında uygulamamanız. Fazla kalabalık olduğu kabulümüz ve insan ruhu ister istemez uykuya daldığı yerde ne kadar dingin ve az unsurla temasta olursa o kadar daha iyi dinleniyor bu bilinen bir gerçek. İlla “yok ben uygulayacağım” diyorsanız da en azından tek renkten yola çıkarak odada kullandığınız desen sayısını arttırabilirsiniz. Yukarıdaki örnek işte tam da bunun için; çizgilerin yanına aynı renk kaz ayakları, yine aynı renk ama efektsiz bir duvar. Belki çok minik aksesuarlarda 2. renk.

Mobilyaların tarzı ister istemez biraz romantikleşiyor, ultra modern parçalarla tamamen maksimalist bir etki yaratmak pek mümkün değil. Hatta bu örnekteki Beyaz Saray’ ı andıran büfe biraz regency akımına da göz kırpmıyor değil. (regency akımı çok yakında blogta)

Bu arada maksimalizmin eklektikle karıştırılmaması gerekir. Unutmayın ki eklektik tarzda etnik öğeler ve koloni dönemi esintileri yer alırken, maksimalizmde ise daha snob, daha lükse yakın bir duruş var.

Hala İskoçya tartanlarında mı kaldı aklım nedir? 🙂

En iyi maksimalist uygulama için bir de çok araştırmak örnek görmek gerek. Başarılı uygulamaları gördükçe neyi yapıp neyi yapmamanız gerektiği zaten yavaş yavaş içgüdüsel olarak bile oturuyor aklınızda. Bu yüzden mümkün olduğunca örnek paylaşmaya çalıştım.

Bu akımdan hoşlananlar parmak kaldırsın şimdi bakalım 🙂 peki ya favoriniz?

Yazar

Yorum Yaz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Pin It