En sevdiğim mevsim ilkbahar, hatta mayıs aylardan da. Ama her mevsimi kendi içinde bir başka seviyorum. Eskiden yazı bitirdiği için sonbahar bir an önce geçsin gitsin bari de kar gelsin isterdim. Yaşadığımız her sene bize yeni şeyler kattığından mıdır, ilerleyen zaman mı değiştirir fikirleri bilmiyorum ama son yıllarda eylül-ekim-kasım üçlüsünü bir başka sever oldum.
Sararıp iyice kahverengiye, kızıla dönen yapraklar, yaz mavisi gökyüzünü artık iri cüsseleriyle kapatmaya çalışırken yumuşacık bir aydınlık yansıtan beyaz bulutlar, arada camda patırtılarını duyduğumuz yağmur damlaları, en ufak ürpertide yazdan unuttuğumuz o favori hırkaya sarınışımız, buz gibi limonatanın yerini sıcacık bir kahveye, bitki çayına bıraktığı günler…
Bu sebeple bizim kızların bende toplanacağı bu güzel ekim gününün konsepti en başından belliydi. Sonbahar temalı bir sofra hazırlanacaktı yine, bıkmadan, tekrar ettiğini düşünmeden zaten şurada bir kasımımız kaldı. İşte çay soframın detayları.
Comments
ne guzzle bır gezı olmus bız de yakınlarda oralara taısnıcaz. dedıgınız gıbı bıryerı Turıstık tur ılke gezmek ve Yasayan bırı olarak ya da yasayan bırnın onderlıgınde gezmek cok farklı bırsey. ben de bıryerın yasayarak daha ıyı tanındıgını savunanlardanım 😉