Aylardan eylül.. Anında serinleyen hava artık yaz modundan çıkmamız için uyarıyor bizi, yiyip içtiklerimizle beraber… O zaman madem son kalan yazlık meyve sebzeleri kullanıyoruz hepsinden bolca stok yapıp buzluğa atmakta fayda var. Bu hafta yediğimiz sanırım en son ve en lezzetsiz enginardı 🙁 seneye yaza görüşmek üzere.. Bezelyeyi ise bu sene alıp ayıklayıp dolaba atamamış olmanın vicdan azabındayım. Geçen kışın ortasına kadar idare etmiş olan o son bezelyenin tazeliği hala damağımda. Neyse artık seneye yaza kaldı o da.. Size tavsiyem barbunyanın da mevsimi geçmeden ayıklayıp ayıklayıp buzluğa stok yapmanız.
Eski okul kitaplarımızda anlatılan kışa hazırlık olarak yapılan reçeller, kurulan turşular, hazırlanan salçalar birkaç sene öncesine kadar “artık kimse uğraşmıyor böyle şeylerle” dedirtiyordu. Ancak son yıllarda her şeyin yapaylaşması insanları kendi gıdalarını mümkün olduğunca kendilerinin hazırlamasına yöneltti. Bundan işte tüm bu reçel, salça ve buzlukta stok yapma girişimleri. Hayatımı kolaylaştıran diğer iki seçenek ise annemin hazırladığı kabuğu soyulmuş, doğranmış, yemeğe anında eklemelik domatesler ve kayınvalidemin hazırladığı domates-biber konservesi ile bamya konservesi. İçlerinde sıfır katkı olduğunu bilerek bunları gönül rahatlığıyla kullanmak gibisi yok.
Bu ara ben bu işlere biraz ağırlık verdiğimden sizlerle de paylaşmak istedim hem bu yaza dair son notumu hem de güzel bir çorba tarifini. Yaz güzeli domatesin de son lezzetli demleri; o yüzden kızarmadan önce yakalanan son yeşil domatesler değerlendirilmeli. Birkaç sene önce iftar için gittiğim İstanbul Fatih’ teki Osmanlı saray mutfağı lezzetleri sunan Asitane Restaurant‘ ın menüsünde ilk kez tatmıştım yeşil domates çorbasını ve o zamandan aklımın bir ucuna yazmıştım, mutlaka yapılmalı denenmeli diye.