Gezi yazılarım içimde ukde. Günlerimi, haftalarımı alıyor tamamlanması; o yüzden bir başka değerli, bir başka önemli. Eskisi kadar sık yazamıyorum ki sırada bekleyen o kadar çok ülke ve nokta var ki… En son Roma’ da kalmıştık, izninizle İtalya’ ya Floransa, Venedik, Milano ve Sienna ile geri dönmek üzere şimdilik Alaçatı’ ya geçiyorum…
Eylül ayında yazın son nimetlerinden faydalanmak adına ufak bir kaçamak yaptık bu güzel Ege kasabasına. Tabii malumunuz kasabalıktan çoktan çıkmış olsa da o yerelliğini -bence- kaybetmeyen yönünü seviyorum. Önceki tek gecelik bir kaçamağı saymazsak kızımızla da ilk tatilimiz olma özelliğini taşıyor artık burası. O da yalnız kalmasın diye yaşıtı olan bir çocuklu bir aile dostumuzla koyulduk yola. Çeşme Alaçatı illa araba isteyen yer olduğu için, yükümüzün de fazlalığından mütevellit biz bu rota için genelde İdo Bandırma feribotunu tercih ediyoruz. En azından yolda yorulmadan ciddi mesafe kat etmiş oluyoruz.
Otelimiz, daha önce de kaldığımız Alaçatı çarşıya 2 dakikalık, Hacımemiş’ e 5 dakikalık yürüme mesafesindeki Hire Butik Otel. Kendi halinde bir aile işletmesi olan otele geçen sene Demet Akalın gidip de Instagram’ ında paylaşınca gözüm korkmuştu yer bulamamaktan ama neyse ki önceden rezervasyon yapmanın avantajını yakaladık. Otele yerleştikten sonra ilk gün molalarla birlikte ancak akşamüstüne doğru sörf bölgesinin orada alıyoruz ve atıyoruz kendimizi denize. Sonbaharın ılık deniziyle kavuşmanın, kızlara deniz, kum, güneş üçlüsünün yanına bir de haşlanmış mısır sunmanın ardından tabii ki karnımız acıkıyor.
Bu akşamki enfes seçimimize geçmeden önce belirtmeliyim ki bu tatili 19 ve 26 aylık iki minnoşla gerçekleştirdik. Yapmadığımıza çok çok çok pişmanım ama çocuk yürüyene kadar, hatta ilk 6 ay devr-i alem yapılabilirmiş. Özellikle de bizim fındık kurdu gibi hareketli bir çocukla tatil mi yaptık, daha da mı yorulduk tartışılır 🙂 zira 22.30 civarı bebek arabasında uyuyana kadar akşam yemeklerimizde ne yediğimizden pek bir şey anlamadık. Dolayısıyla çocuklu, bebekli sevgili okur, henüz yürümeyen evladın varken hemen yap rezervasyonları al vizeni gez de gez.
Bu yaz aslında çok çok adı geçen mekanlardan değildi Kırmızı Ev. İyi ki şef ve yemek blogger dostlardan sevgili Gülhan Kara, Selma Mollaoğlu ve Oya Emerk sosyal medyada paylaşmış da haberim oldu. Damak zevklerine de güvendiğimden hemen listeye aldık. Aman aman! Böyle muhteşem bir mekanı, o muazzam mezeleri kaçırsam gerçekten üzülürmüşüm. Pancarlı kısırı mı yazayım, kağıtta peynirli mantarı mı(bugüne dek yediklerinizi unutun), soslu semizotunu mu, tahinli piyazı mı? Hepsi birbirinden lezizdi. Sezon sonu rehavetine düşmemiş olan müthiş güleryüzlü personeli de unutmamak lazım elbet. O kadar müşteri memnuniyeti odaklı bir işletme ki, yiyeceğim yemeğe daha yakışır diye, öyle bir talebim olmamasına rağmen, tek kadeh servis edilmeyen Urla Vourla şarabıyla tanıştırıyorlar beni. Dolayısıyla çok sıkı tavsiye edeceğim bir mekan.
İkinci günümüzde tercihimizi bebek ve çocuk dostu diye methini bolca duyduğumuz Quente beachten yana kullanıyoruz. Genişçe bir koyda olmanın avantajıyla çok sakin ve ılık bir denize sahip. Fotoğrafta çakıllı gibi görünse de genellikle kum bir denize sahip. Bunca zaman Aya Yorgi’ den dışarı adım atmadığımıza üzüldük açıkçası. Deniz ve plaj açısından muhteşem. Bebek hamakları, bebek şezlonglarıyla onlara da kendini özel hissettirecek, oyalayacak her detay düşünülmüş. Tek sıkıntı -belki sezon sonu olmasından kaynaklı- yemek siparişlerinin çok düzensiz olması. Aşırı kalabalık olmamasına rağmen çok uzun sürede gelen su, yemeğin gelip dakikalarca çatalın, içeceğin gelmemesi gibi sevimsiz durumlar yaşadık.
Ama deniz ve ortam öyle güzel ve dinlendiriciydi ki çok da keyfimizi kaçırmamaya çalıştık. Kendimizi akşamki ziyafete odakladık. Port Alaçatı’ da senelerdir yerini sağlamlaştıran Ferdi Baba’ da dolunay eşliğinde harika bir balık – meze ziyafeti çektik. Biberaki başta olmak üzere tattığımız her şey oldukça başarılıydı her zamanki gibi. Kesinlikle tavsiye ediyorum.
Bu arada Çeşme’ ye gelmişken bol bol sakızlı muhallebiler, dondurmalar, kurabiyeler yemeyi ihmal etmeyin. Olmazsa olmaz adreslerden biri Çeşme çarşıdaki Rumeli pastanesi.
İkinci günümüzde bu yazın diğer in mekanlarından Flyinn beache gitmeye niyetlenmişken sezonu kapattığını öğreniyoruz. Ancak deniz o kadar güzel görünüyor ki aynı sahilin devamındaki Pırlanta Plajında kalmaya karar veriyoruz. Burası Altınkum mevkiinde.
Ters ışıktan ve öğleden sonra bulutlanan havadan dolayı bir türlü istediğim gibi bir kare yakalayamamış olsam da gözyaşı gibi pür-i pak bir kumsala sahip. Kumdaki kocaman hamaklar da cabası. Akşamüstüne doğru hava bozunca deniz sefasını sonlandırıp kendimizi yine yemeğe veriyoruz. Çocuklarla hazırlık safhası vakit aldığından ve o gece Urla’ daki Yengeç Restaurant’ a gideceğimizden bir 5 çayı yapmak hakkımızdır diyerek Noni’s House’ a yola koyuluyoruz.
Bu fotoğrafımı Instagram takipçilerim hatırlayacaktır. Tiyatro sahnesini andıran bu sevimli mekan tatlı sahibesiyle can bulmuş. Tatlıları da çok lezzetliydi. Benim gibi “sağlıklı tatlı” lara tatlı gözüyle bakmayan birine bile bayıla bayıla yedirdi yağsız, unsuz, şekersiz Nonis kekini.
Biraz gün içinde kızların durumundan bahsetmek gerekirse iştah konusu bizde epey sıkıntıydı. Çünkü 3 öğün yemese 4. öğün yemeğe saldıran Derin üç gün ıvır zıvırla yaşadı diyebilirim. Yine de tatil halidir deyip fazla takılmamaya çalıştık zira acıkan çocuk yer! Kah az uyuyarak, kah deniz kumla oyalandılar bolca. Nolursa olsun farklı ortam, düzen değişikliği onları kolay etkiliyor. Önemli olan sizin ne kadar esnek davrandığınız ve bu değişime gösterdiği dirence yaklaşımınız. Çocukla ilgili her şeyde olduğu gibi siz ne kadar rahatsanız o da o kadar rahat, siz ne kadar stresliyseniz o da o kadar stresli.
Urla’ ya Yengeç’ e dönecek olursak, burası İzmir ve çevresine gelirseniz mutlaka uğramanız gereken bir durak. Zaman zaman günler öncesinden rezervasyon yaptırmanız gerekebiliyor ama sonuca gerçekten değiyor. Buradaki favorimse kesinlikle zeytin piyazı ve sütte levrek!
Son günümüzü Ilıca plajına ayırdık ki ne ayırmak! Daha önceden gitmediğimize pişman ettiren bir plaj gerçekten. Türkiye’ de Maldivler’ e bu kadar yaklaşan bir deniz zor bulunur sanırım. Pırıl pırıl, berrak bir deniz, yumuşacık kum, sıfır yosun ve türevi! Keyfimize keyif katan yerlerden biri oldu. Üstelik aylardan eylül olduğu için deniz sıcak olduğu gibi, tüm yaz süren dalgasını sakinleştirmiş haldeydi ve gördüğünüz kadar çarşaf gibiydi.
Son günümüzü doyasıya yaşadıktan sonra akşama da buna yakışır bir final yapmak istedik. İstikamet çok çok çok konuşulan Asma Yaprağı. Tatile gitmeden bir süre önce duyduğumuz birkaç olumsuz yorumla gitmekten vazgeçmiştik ancak Turkmax Gurme’ de Nilay Örnek’ in programındaki menüyü görünce gitmeye karar verdik.
Ne yazık ki bizim yıldızımız pek barışmadı. Girer girmez sükunetin hakim olduğu bir yer, çok hoş ama kızlara mama sandalyesi istediğimizde yok cevabı hoş olmadı. Rezervasyon sırasında çocuklu olduğumuzu söylemiştik, çocuk kabul etmiyoruz demek daha şık bir davranış olurdu. Çocuktur, rahatsızlık vermediği sürece illa bir yerleri eller. Ama çocuk da olsa ondan senin müşterin sorumlu, abajurun şapkası göstere göstere şak diye düzeltilmez. Nazikçe belli etmeden yaparsın. Zomato yorumlarındaki güleryüzlü personel kim gerçekten merak ettim zira tüm ekip son derece suratsız ve fazlasıyla snobdu. Mutfağa yemek seçmeye gittiğinizde yarım ağız tanıtılan yemeklere “bu neydi?” diye sormaya korkacağınız bir geçiştirme ile sunuldu. Lorlu kabak çiçeği kızartması, çalkaması gerçekten efsane lezzetler ama bu suratsızlıkla servis edilince çekilmiyor. Girit köftede tarçın aşırı yoğun olduğundan sütlaç, sahlep havası verdi. Kısacası hizmetle toplandığında bir daha şans vereceğimiz bir mekan değil.
Geceyi bitirmek üzere Alaçatı’ yı karış karış gezerken Arwen diye bir mekana rastlıyoruz. Hem sıcacık, çok hoş bir mekan hem de restaurant önündeki kocaman şarap kavı ile sizi cezbediyor. Özellikle yöresel şaraplardan eve götürmek için birebir. Bir dahaki gelişte mutlaka burayı da deneyeceğiz.
Tatlı anılarla ayrılmak üzere Dondurmino’ da dondurmalarımızla kapanışı yapıyoruz. Yeni rotalarda görüşmek üzere…